Yaradan çıkan irin ve sarı su hakkında da hüküm böyledir.
Vücuttaki kabarcıklardan çıkan sâfî su da sahih olan görüşe göre kan hükmündedir. Diğer bir görüşe göre ise bu su, abdesti bozmaz. Zarûret hâlinde bu görüş ile amel edilmesinde bir beis olmadığı nakledilmiştir.
Kullanılan misvakta veya ısırılan elma, ayva gibi sert bir meyve üzerinde görülüp akıcı olduğu bilinmeyen kan eseri, abdesti bozmaz.
Diş aralarında, ısırılan ekmekte görülen kan, parmağı burna sokunca parmağın ucuna bulaşan kan ve burna su çekince su ile beraber gelen pıhtılaşmış kan kütlesi abdesti bozmaz. Lâkin kanayıp, burnun abdestte yıkanması sünnet olan kısmında (burun kemiğinde) kalarak pıhtılaşan kan abdesti bozar.
Bir hastalıktan dolayı olmaksızın gözden akan su ve ağlama (veya gülme) sebebiyle çıkan gözyaşı abdesti bozmaz.
Boyacıların tırnaklarında kalan boyalar zarûret sebebiyle abdestlerine zarar vermez. Fakat bir zarûret olmayıp tırnakların üzerinde birer ince tabaka teşkil eden ve altlarına suyun gitmesine mâni olan boyalar, abdeste mânidir. Nitekim abdest âzâlarına yapışmış olan hamur, mum, çapak, yapıştırıcı gibi şeyler de böyledir (yani zaruret hâlinde mâni değildir).
Soğuk veya nezle sebebiyle burundan gelen akıntı temiz olup abdeste mâni değildir. Ancak kulak ve göbek gibi âzâlardan ağrı ve acı ile gelen akıntı, abdesti bozar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder