Talebe hocasına, çırak ustasına itâatkar olmalı ki alacağına çabuk kavuşa!
Talebe hocasına, her zaman ve her halde hürmet etmeli ve her meşru emrine itaat göstermelidir. İlim sahibi olmanın mühim şartlarlarından birisi budur. Hocasını gücendiren talebe, okuduğu ve öğrendiği ilmin bereketinden mahrum olur. Talebe, hocası gelince ayağa kalkmalı, ona hizmet etmekten zevk almalı, onu gücendirmekten çok sakınmalıdır.
Asrı saadetten beri islam ümmeti, ilim adamlarına, bilhassa talebeler hocalarına hürmet etmişler ve hürmet etmeyi dinimizin bir şiarı, kabul etmişlerdir. Hz. Allah (C.C)
: ومن يعظم حرمات الله فهو خير له عند ربه
“Her kim Hz. Allah (C.C)‘ın hürmetlerine (hürmet edilmesini istediği şeylere) tazim ederse, bu (tazimi) Rabbisinin yanında kendisi için bir hayırdır, sevaptır”. , buyurmaktadır.
Diğer bir ayet-i kerimede de şöyle buyuruyor:
ومن يعظم شعائر الله فإنها من تقوى القلوب
“Kim Allah (C.C) ‘ın şeairine, (dini adetlere,dini işaretlere, dini merasimlere) tazim ederse (hürmet ederse) şüphe yok ki o tazim kalblerin takvasındandır. İlme, ilim taleb etmekte olanlara, alimlere tazim ve itibar etmek de dinimizin adetlerinden olduğuna göre, alime hürmet ve onlara kıyam müslümanın hayrına olan ve takva sahibi insanların yapabileceği bir iştir.
Peygamberimiz (S.A.V) Efendimiz de:
قوموا إلى خيركم أو إلى سيدكم
“Hayırlınıza veya büyüklerinize kıyam ediniz (kalkınız)”, buyurmuşlardır.
Ülema, fukaha ve muhaddisîn-i kiram, bu hadisi-şerif ile büyüklere kıyam etmenin caiz, hatta güzel olacağına ihticacda bulunmuşlardır. Hatta hadîsi şerif’te (لخيركم) denmeyip de (إلى خيركم) denmesinde kıyam ile beraber tazim edilmesine işaret edilmiştir. Zira bu makamda (إلى) kelimesi lamdan daha fazla tazim ifade etmektedir.
Sanki Peygamberimiz (A.S), büyükleriniz için ayağa kalkınız ve onları karşılamak ve ikram etmek için yürüyünüz, harekete geçiniz manasını murad etmişlerdir. Ebu Hüreyre (R.A)’den rivayet edilen bir Hadisi şerif de:
كان النبي صلى الله عليه و سلم يتحدثنا فإذا قام قمنا حتى نراه قد دخل بعض بيوت أزواجه
“Peygamberimiz (A.S) bize konuşurdu. Ayağa kalktığı zaman bizde kalkar ve bazı zevcelerinin evine (zevcelerinden birinin evine) dahil olduğunu görünceye kadar kıyamda kalırdık.”, buyurulmuştur.
Taberanî de Ebu Ümameden merfu olarak Peygamber efendimizden şu hadis-i şerifi rivayet etmişlerdir. Peygamberimiz (A.S): من علم آية من كتاب الله فهو مولاه “Kim bir kula Allah (C.C)’ın kitabından bir ayet öğretirse o, o kimsenin efendisidir.”, buyurmuşlardır. Hz Ali (k.v) Efendimiz de: أنا عبد من علمني حرفاً إن شاء أعتق وإن شاء إسترق.“Ben, bana bir harf öğretenin kölesiyim, dilerse azad eder, dilerse hizmetinde alıkoyar” buyuruyor.
İmam-ı Azam Efendimiz hazretlerine ilmini nasıl elde ettiği sorulduğunda şöyle cevap vermişlerdir:
“İlmimi dört şeye dikkat etmekle öğrendim. Köpeğin sahibine gösterdiği tezellül derecesinde tevazuu (alime) göstermekle, kedi gibi mütevazi olmakla, merkep gibi sabırlı olmak, karga gibi sabahlamakla elde ettim. Ve yine çok şükretmekle, bir bilgi ve hikmete vakıf olduğum zaman Allah (C.C)’a hamd ettim, böylece ilmim ziyadeleşti. İnsanlara teşekkür etmeyen Allah (C.C) ‘a da etmez. İlim, nimetlerin en faziletlisidir. Bu nimete ancak hocaya, tazim ve tevkir etmekle, onun rızasını teleb edip, gadaplandırmaktan sakınmakla, ona hizmet etmekten şeref duymakla, hocanın emrine hazır olmakla, nasihatınıda; sebeblerini bilmeyen hastanın şefkatli ve hazık doktorunu dinlediği gibi dinlemesi ile nail ve mazhar olunur.”
Yine İmam-ı Azam Efendimiz (R.A): “Hocam Hammad’ın evinin bulunduğu tarafa ayağımı uzatmadım. Halbuki evlerimiz arasında yedi sokak vardı. Ayrıca vefatından sonra anam ve babamla birlikte hocam için her namazda dua ettim.”, buyuruyor. Hz. Üstazımız da (K.S): İmamı Azam (R.h) efendimizin doktora muayene için gittiğinde, ayağını istenilen tarafa niçin uzatmadığını soran doktora; o tarafta hocamın evi var diye cevap verdiğini ifade buyurmuşlardır.
Talebenin hocasının çocuklarına ve sevdiklerine dahi hürmet ederek, hocasının kalbî rızasını ve duasını almaya çalışması tavsiye edilmiştir. Hidaye sahibi, Burhaneddin el-Mergînânî, Buhara’nın en meşhur alimlerinden birisinin ders okuturken zaman zaman ayağa kalktığını, sebebi sorulduğu zaman da, sokakta oyun oynamakta olan hocasının çocuğunun dershanenin penceresi önüne zaman zaman geldiğini, hocasına hürmeten çocuğu pencerenin önüne geldiğinde ayağa kalktığını söylediğini nakletmişlerdir.
Alimlerimizin çoğu hocayı hak sahibi olmakta babaya müsavi kılarlarken bazı alimlerimizde hocanın hakkı daha büyüktür demişlerdir. Zül-Karneyn Hazretlerine neden hocana babandan daha fazla hürmet ediyorsun dediklerinde: “Babam beni gökten yere indirmiştir. Hocamsa beni yerden göğe doğru yükseltmektedir.”, diye cevap vermiştir. Tabiki kişinin anne ve babası kendisinin fani dünyaya gelmesine sebeb olmuş, hocası ise ebedi hayata gelmesine vesile olmuştur. Çocuğunun alim olmasını isteyen anne-baba dahi, çocuğunun hocasına hürmet etmelidir.
Şu kadarı var ki dinimizde her şeyde bir ölçü olduğu gibi, müsafire ve büyüklere kıyam dahil her türlü ikram da elbette ifrat derecede olmamalı, bu ikram ve hürmet de islami ölçülere uygun bir şekilde olmalıdır. Büyükler küçüklerden hürmet veya saygı beklememeli hele hele kendilerini hiçbir zaman tazim ve ikrama layık ve müstehak görmemeli, küçükler de hiçbir zaman büyüklerine hususiyle hocalarına hürmette kusur etmemelidirler.
Netice olarak talebe hocasına, çok hürmetkâr olmalı, gıyabında bile ondan ismi ile değil, hürmet ifade eden bir kelime ile bahsetmelidir. Hatta hocasının yakınlarına da saygılı olmalıdır.
İktibas
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder