Ye’cüc ve Me’cüc’ün asıl düşmanlığı dünyamıza değil, İslam dinine…
Hazret-i Zülkarneyn zamanında yani günümüzden yaklaşık 7-8 bin sene önce Ye’cüc ve Me’cüc (Yeşiller ve Griler) ile yapılan harp, yeryüzünde yaşanmadı. Uzayda, dünyamızın çevresinde yaşandı.
“Uzayda her yere yayılmış olan İslam dininin merkezi işte bu gezegen. Bu gezegeni yok etmeliyiz” diyerek geldiler. İki farklı insan türü olan Ye’cüc ve Me’cüc bu niyetle ittifak etti. Lakin yanlarında, mevcutları az da olsa yine gayr-i müslim olan başka insan türleri de vardı. O zaman bizim dünyamıza bile yüzlerce farklı insan türü gelir giderdi.
“Uzaylılar” dediğimiz başka gezegenlerin insan türleri o zaman gizlenmezlerdi, yasak yoktu. Çünkü Hazret-i Zülkarneyn dünyaya hakim olmuş tek bir devletin başında idi ve dünyaya Müslümanlar hakimdi. Diğer insan türlerinin gelmesi ve dünya işlerine karışması Müslümanların imtihanını bozmuyordu ve bu nedenle sorun görülmüyordu. Ahir zamanda Hazret-i Mehdi de dünyaya hakim bir devlet kuracak ve o zaman da diğer insan türlerinin gizlenmeden gelmesine izin verilecek. Ye’cüc ve Me’cüc de ahir zamanda etraflarındaki seddi yıkacak ve dünyamıza gelip bir daha saldıracak.
Ye’cüc ile Me’cüc, Hazret-i Zülkarneyn zamanında bize saldırdığında mağlup oldu ama harp devam ederken uzay araçları ile dünyamıza girmeyi başaranları da oldu. Bunlara da hemen müdahale edildi ve esir alındılar.
Harbin hemen sonrasında Ye’cüc ve Me’cüc’ün kendi güneş sistemlerinin etrafına hazret-i Zülkarneyn bir set çekti ama esirler bizim dünyamızda kaldı. O set çekildiği anda kendi güneş sistemlerinden çıkmış ve başka güneş sistemlerindeki gezegenlere gitmiş olanlar ve uzayın çeşitli yerlerinde uzay araçları içinde yolculuk halinde olanlar bu seddin dışında kaldılar.
Bunlar da bir daha kendi güneş sistmelerine giremeyeceklerdi, giremediler. Dünyamızda esir kalmış olanlara iyi muamele edildi. İslam ahlakı sergilendi, Müslüman olmaları teklif edildi ve oldular. Kendilerine dünyamızda bir yer gösterildi ve orada yaşamaları istendi, öyle yaptılar. Kendi kabuklarına çekilmiş halde yaşadılar.
Hazret-i Zülkarneyn’den sonra Hazret-i Süleyman devrinde bilim ve teknoloji dünyamızdan kaldırılmak istenince, bu yönde bir devlet politikası uygulanınca bundan rahatsız oldular. Kabullenmek istemediler. Belli ki hep bir gün kendi gezegenlerine dönme ümitleri vardı. Bu aşamada zorlandılar ve niyetlerini bozdular. “Dünyanın ve bütün insanlığın felaketi olacak ve insanlık kendi gezegenini imha edecek.” endişesiyle, mümkün olabilecek en ileri seviyeye gelmiş bilim ve teknoloji kasten geriletilirken onlar yeraltında gizli üsler kurup orada çalışmalar yapmaya başladılar.
Bilim ve teknoloji seviyelerini korumak hatta hz. Zülkarneyn’in seviyesine ulaştırmak, bu yolla seddi aşacak seviyeye gelmek zorunda olduklarına karar verdiler. Sonraki zamanlarda ise tamamen yeraltında yaşamayı tercih ettiler ve o günden beridir gezegenimizdeki yeraltı üslerinde yaşıyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder