27 Mart 2022 Pazar

KOMŞULARA İTİBAR VE İKRAM İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

 KOMŞULARA İTİBAR VE İKRAM İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

1. Hz. Aişe (r.anha) Validemiz anlatıyor: Rasûlüllah yanıma geldiğinde benim yanımda bir ihtiyar kadın oturuyordu. Rasûlüllah ona selâm verdi. Halini ve ihtiyacı olup, olmadığını sordu. Onunla çok ilgilendi. Dedim ki: “Yâ Rasûlellah! Bu ihtiyar kadına bu kadar alaka, itibar ve izzet neden?” Buyurdular ki: “Yâ Aişe! Bu kadın, Hadice’nin dostlarındandır. Ta o zamanlarda da bize gelir giderdi. Hadice öldü. Şimdi onun dostlarına, komşularına, arkadaşlarına aynı muameleyi yapmak bize düşer. Yâ Aişe: Eski ve güzel ahitleri-dostlukları insanlar arasında hoş bir şekilde devam ettirmek imandandır” buyurdu.
2. Hz. Fudayl şöyle anlatıyor: Rasûl-i Ekrem’e bir kadın hakkında, “Gündüz oruçlu ve gece uyanıktır, daima ibadet eder. Buna rağmen komşuları ile iyi geçinmez, onlara çirkin sözler söyler, kötü huylu bir kadındır” dediler. Rasûl-i Ekrem, “Onda hayır yok, o cehennemliktir” buyurdu. (İhya Terc., C. 3, S. 116; Nitekim yukarıda komşuluk hakları ile ilgili uzun bir hadiste geçti.)
3. Ve yine Rasûlüllah Efendimiz buyurdular ki: “Allahu Teâla ahlâk ve hılkatini güzel yaptığı bir kulunu cehennem ateşine yem yapmaz (onu ona yedirmez).” (İmam Gazali, İhya Tercümesi, C. 1, S. 116)
4. Abdullah ibni Mübarek hacdadır: Arafat’ta bir ara gözleri dalıyor. Ve rüyasına hemen Peygamberimiz teşrif ederek, ona: “Yâ Abdellah! Dönüşte Mısır’a git ve falan mahalledeki dehriyi (Allah’a inanmayan bilgini, ateisti) bul. Ona benim selâmımı söyle. Ve de ki: Allah ve Rasûlü senin yaptığın işten dolayı senden razı ve hoşnut oldular.” Abdullah ibni Mübarek hacdan sonra Mısır’ın yolunu tutar ve sora sora gelir o dehriyi bulur. Dehriye: “Senin son günlerinde yaptığın büyük bir iyiliğin olacak. O nedir?” diye sorar. Dehri de: “Benim yaptığım iyilik, sence ve senin dinince de iyilik midir, bilmem ki?” der. Abdullah ibni Mübarek de: “Hele bir söyle, anlat bakalım” der. Dehri: “Benim 21 kızım 20 de oğlum vardı. Onların 20’sini birbirleriyle evlendirdim. En güzelini de seçip, kendime aldım” der.
Abdullah ibni Mübarek: “Hayır hayır! Bu olamaz! Başka ne iyilik yaptın, onu söyle” der. Dehri, düşünür taşınır ve en sonunda der ki: “Bir gece, şu komşu kulübede üç çocuğu ile dul kalmış bir kadın kapımı çaldı. Açtım, kandilim söndü, ‘ateşin var mı?’ dedi. Ben de ateş verdim gitti. Biraz sonra yine aynı sebeple ve ayni istekle geri geldi. Yine verdim gitti. Biraz sonra yine gelip benden ateş isteyince verdim ama, içime de bir kurt düştü; herhalde gelip giderek, benim evimde ne var ne yok, onu teftiş ediyor. Hırsızlık yapacak diye, onun için ben de gece karanlığında ondan habersiz evine kadar gittim, ne plan yapıyor diye onu takib edeyim, dedim. Baktım ki; evine girer girmez, üç tane yetimi annelerinin ayaklarına kapandılar. ‘Anne! Niye yiyecek istemeden, almadan, geri döndün?’ diye ağlaşmaya başladılar. Anneleri de: ‘Belki halimden anlar veya halimizi sorar diye bir dehrinin kapısına üç kere ateşim söndü bahanesiyle gittim. Ama o halimizden anlamadı. Halimizi sormadı. Ben de bir Müslüman hanımı olarak ona halimizi arz etmeye utandım. Çünki Hz. Allah bizi görüyor yavrularım!” dedi.
Bu manzarayı gören ben, hemen eve koştum. Evimde yiyecek ne bulduysam götürüp bu komşu kadına ve yetimlerine verdim. Üstelik de kadına tembih ettim: Bundan sonra ne ihtiyacın olursa, bana geleceksin. Gelmez isen ahiretteki bütün günahlarım senin boynunda olsun, dedim. Yâ Abdellah! Belki son zamanlarda yaptığım sence de iyilik olan bu olabilir! Ama neden taa buralara kadar geldin, arayıp beni buldun ve ne iyilik yaptığımı ısrarla benden sordun. İşte ben de bunu merak ettim” deyince, Abdullah ibni Mübarek de, gördüğü rüyayı aynen anlatıyor ve Peygamberimizin emriyle onu tebrike geldiğini söylüyor. Bunun üzerinede dehri çok ağlıyor ve Müslüman oluyor... (İhya’dan)
5. İmam-ı Azam Hazretleri vefat ediyor: Rüyada görüp halini soranlara, “Rabbım beni affetti” diyor. “İlmin sayesinde mi? Amelin sayesinde mi?” diyorlar. “Hayır, hayır! Müslümanların hakkımdaki hüsn-i zanları sebebiyle... Allah onları nazar-ı itibara alarak beni affetti” diyor.
Ve birisi İmam-ı Azam Hazretlerine geldi: “Seni seviyorum ya İmam!” dedi. İmam-ı Azam biraz durdu, düşündü sonra da adama: “Beni elbette seversin. Beni sevmene mani ne var ki? Çünki sen, benim ne komşumsun, ne de amcamın oğlu akrabamsın” buyurmuştur. (Tabakatü’l-Kübra Tercümesi, C. 1, S. 202)
6. Veheb ibni Mühebbih Hazretleri de diyor ki: Ben gerçek Tevrat’ta okudum. Orada şöyle deniliyordu: “İyi kimseler o kişilerdir ki, içinde yaşadığı toplum ona düşman kesilir. Ve bu düşmanlığı ona, en yakınından (akrabasından) başlıyarak, herkes yapar.” (Tabakatü’l-Kübra Tercümesi, C. 1, S. 141)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder