HZ. ESMA (R.ANHÂ)’NIN BÜYÜKLÜĞÜ
Hz Ebûbekir Sıddık (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.) birlikte hicret ettiğinden yolda kim bilir ne gibi ihtiyaç doğar düşüncesiyle, o anda beş, altı bin dirhem miktarındaki parasının hepsini yanına aldı. Onlar gittikten sonra Hz. Ebûbekir (r.a.)’in, gözleri görmeyen ve henüz müslüman olmayan babası Ebû Kuhâfe, torunlarını teselli etmek için yanlarına geldi ve üzülerek, “Bana göre Ebûbekir kendi gidişiyle size sıkıntı verdi ve belki de malın tamamını alıp götürerek, üzerinize ikinci bir zorluk yükledi” dedi.
Esma (r.anhâ) diyor ki: “Ben hayır dedeciğim o çok şey bıraktı da gitti” dedim. Bunu söyledikten sonra ufak tefek taşlar toplayıp, Hz. Ebûbekir (r.a.)’in dirhemleri koyduğu rafa doldurdum. Onların üzerine bir bez örterek, dedemin elini o bez üzerine koydum. Onun dirhemle dolu olduğunu zannetti ve “Güzel, işte bunu iyi etmiş, bu geçiminize bir çare olacaktır” dedi. Esmâ (r.anhâ) diyor ki: “Allâh (c. c.)’a yemin olsun ki, hiçbir şey bırakmamıştı. Fakat ben dedem üzülmesin diye onu teselli etmek için bu yolu seçmiştim.”
İZÂH: Bu büyük bir cesaret işidir. Yoksa dededen ziyade torunların üzülmesi gerekirdi. O anda, çocuk-lar dedelerine durumu ne kadar şikayet etseler azdı. Çünkü o anda onların dayanağı görünüşte dedeleriydi. Bu duruma onun dikkatini çekmek çok gerekliydi. Şöyle ki, bir taraftan babanın ayrılığı, diğer taraftan geçim için görünüşte hiçbir sebebin olmayışı… Üstelik Mekke’liler genellikle düşman ve kimseyle ilgilenmeyen kimselerdi. Fakat Allâhü Teâlâ ister kadın olsun, ister erkek bu yüce insanlara öyle güzel sıfatlar ihsan etmişti ki, onlara imrenmekten başka çare yoktur. Hz. Ebûbekir (r.a.) önceleri zengindi. Büyük bir tüccardı. Fakat İslâm uğrunda ve Allâh (c.c.) yolunda o kadar harcadı ki, Tebük savaşında evinde ne varsa hepsini yüklenip geldi. İşte bundan dolayı Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Hiç kimsenin malı bana Ebûbekir’in malı kadar fayda sağlamadı. Herkesin iyiliklerinin karşılığını verdim, ama Ebûbekir’in iyiliklerinin karşılığını ancak Allâh (c.c.) verecektir.”
(Zekeriya Kandehlevi, Fezail-i A’mal)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder