Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu
Nazargâh-ı ilâhidir Makâm-ı Mustafa’dır bu
(Cenab-ı Hakk’ın nazargâhı ve O’nun sevgili peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’nın makamı ve beldesi olan bu yerde edebe riayetsizlikten sakın.)
Felekte mâh-i nev Bâbü’s-selâm’ın sîne-çâkidir
Bunun kandili Cevzâ matlâ-i nûr-i ziyâdır bu
(Gökyüzünde hilâl, O’nun selâm kapısının yüreği yaralı âşığıdır. Semadaki Cevza(ikizler burcu)nın nur ve ışık kaynağı O’dur )
Habîb-i kibriyâ’nın hâbgâhıdır fazilette
Teveffuk kerde-i arş-ı Cenâb-ı Kibriyâdır bu
(Burası, Allah (cc)’ın sevgilisinin ebedî istirahatgâhının, türbesinin bulunduğu yerdir ve fazilet bakımından Cenâb-ı Hakk’ın arşının bile üstündedir.)
Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-ı adem zâil
Amâdan açtı muvcûdat çeşmin tûtiyâdır bu
(Bu mübarek toprağın ziyasından yokluk karanlığı sona erdi. Varlık âlemi, körlük ve yokluktan gözünü onun sürmesiyle açtı.)
Mürâât-i edeb şartıyla gir Nabî bu dergâha
Metâf-i kudsiyândır bûse-gâh-ı enbiyâdır bu
(Ey Nâbi, bu dergâha edep kurallarına uyarak gir. Zira; burası meleklerin etrafında pervane gibi döndüğü, peygamberlerin hürmetle öptüğü mübarek bir makamdır.)
Nabi, sözkonusu iltifata, Peygamber Efendimiz’e duyduğu muhabbetten ve gösterdiği edepten dolayı nâil olmuştur. Hz.Mevlânâ’ya göre “edep, insanın bedenindeki ruhtur, enbiyâ ve evliyânın göz ve gönül nurudur, şeytanın katilidir, insanla hayvanı birbirinden ayıran en önemli vasıftır.” Erzurumlu İbrahim Hakkı, “Edep bir tâc imiş nûr-i Hüdâdan / Giy ol tâcı, emin ol her belâdan.” dizelerinde ne kadar haklıdır. Allah ve Rasulü’ne yükselen merdivenin basamakları, ancak edeple çıkılır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder