29 Aralık 2021 Çarşamba

Bir şeyi ya da bir kişiyi en güzel şekilde methetmek ve vasfetmek anlamında bir kelime olan naat, zaman içinde Hz. Muhammet'i (s.a.v) konu alan, onu övüp anan şiirleri ifade etmek için kullanılmış, yaygınlaşmış ve halk edebiyatından sonra divan edebiyatında da örnekleri görülmüş. Osmanlı sultanları da Hz. Peygamber'e olan sevgilerini divanlarında naatlarla yer vermiş. Şiirle haşir neşir olan Osmanlı sultanları arasında Kanuni Sultan Süleyman'ın 'Muhibbî', Yavuz Sultan Selim'in 'Selimî', Fatih Sultan Mehmet'in 'Avnî', Sultan I. Ahmed'in 'Bahtî' mahlasıyla yazdığı naatlar olduğu gibi diğer Osmanlı padişahlarının yazdıkları yüzlerce naat da bulunuyor. İşte Osmanlı padişahlarının Hz. Peygamber sevgisini gösteren naatlarından kısa kesitler...


Bütün insanlardan daha güzeldir
Sultan II. Bayezit de şiirler kaleme alan sultanlardan. Onun Hz. Peygamber sevgisi dillere destan. Bir naatındaki mısrada, muhabbetini ve övgüsünü şöyle yazmış II. Beyazit: Egerçi hatm idi Yûsuf'da hüsn-ii'câzı/Bu hüsn-i hulk ile cümlesinden ecmeldir. Manası: "Gerçi insanları âciz bırakan güzellik, Hz. Yusuf'ta sona ermişti. Ancak Hz. Peygamber bu güzel yaratılışıyla, Yusuf da dâhil, bütün insanlardan daha güzeldir."
Ey Allah'ın nurunun madeni olan peygamber
Divanlarında Selimî mahlasını kullanan Yavuz Sultan Selim'in de Hz. Peygamber'e duyduğu muhabbeti dile getirdiği, onun hizmetkârı olduğunu yazdığı birçok şiirleri var. bir naatında Hz. Peygamber'e olan muhabbetini ise mısralara şöyle dökmüş. "Ey yüzü, Allah'ın velîkullarının gözünün nuru olan peygamber! Ey Allah'ın nurunun madeni olan peygamber! Yardım et, imdat eyle. Ayağının toprağı, Allah'ın seçkin kullarının gözüne sürme olan peygamber! Ey Allah'ın nurunun madeni olan peygamber! Yardım et, imdat eyle."
Ayrı kalmanın hüznünü yaşadım
Fatih Sultan Mehmet'in 'Avnî' mahlasıyla yazdığı şiirleri bulunuyor. Hz. Peygamber'e olan sevgisini naatlarında dile getirmiş. Bir naatındaki mısrası şöyle: Şol câm ki nûşeylemişem bezm-i gamünde/Bir sâde habâbıdır anun künbed-i hadrâ. Manası: "(Ey sevgili!) Ben senden ayrı kalmanın hüznünü yaşadım, gam meclisinde öyle bir aşk şarabı içtim ki, şu gök kubbe onun yanında sadece o şarabın üzerindeki kabarcıklar gibidir."
Bütün âşıkların maksudu sensin
Kanuni Sultan Süleyman, şiirlerinde Muhibbî mahlasını kullandı. Bir mısrasında da "Muhibbî samimi olarak senin kapını ister. Kapından onu geri çevirdiğini Allah göstermesin" diye yazdı. Diğer mısrada ise "Ey Ma'bud! Sen Muhammed'in (s.a.v.) yüzüne bak, benim yüzümün karasına bakma./O nûryüz Muhibbî'ye şefaatçi olsun" demişti. Bir naatında "Kim ire dergehüne ire muradına o dem/Dü-cihân içre çü 'âşıklara sensin maksûd. Manası: "Senin huzuruna kim gelirse, anında muradına erer. Çünkü iki cihânda bütün âşıkların maksudu sensin."
Durma hemen yüzünü sür o gülün ayağına
Bahtî mahlasıyla şiirler yazan Sultan I. Ahmed, "Ey Allah'ın elçisi! Senin alnın ay; yüzün ise güneştir. Senin güzel yüzünü kim görürse o, yüce bir kişi olur" diyerek Hz. Peygamber'e olan sevgisini dile getirdi. Bir diğer mısrasında muhabbetini şöyle dile getirmiş Sultan I. Ahmed: N'ola tâcım gibi başımda götürsem dâim/Kadem-i resmini ol hazret-i şâh-ı Rüsülün/ Göl-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidir./ Ahmedâ durma yüzün sür kademine o gülün. Manası: "Her zaman başımda taç gibi taşısam Peygamber'in (s.a.v) ayak resmini, gül yanaklı Peygamberimizin (s.a.v) ayak izidir o. Ahmed durma hemen yüzünü sür o gülün ayağına."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder