29 Aralık 2021 Çarşamba

YEMEN MELİKİ’NDEN ÇAĞLAR ÖTESİNE MEKTUP

Yemen krallarından yirmi beşincisi olan Tübba, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem)'in hicretinden 700 sene kadar evvel Hicaz’a gelir. Burada dört yüz alim için birer ev yaptırır. Bir hane de, gelecek Hatemül-Enbiya Efendimiz Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) için yaptırır ve: “O muhterem zat, bu memlekete hicret buyurduğu vakit bu hanede ikamet buyursun” vasiyetinde bulunur. Tübba ayrıca alimlerin reisine şöyle bir emir verir: “Beklenen Hatemül-Enbiya şayet benim zamanımda zuhur edecek olursa ne ala. Eğer benden sonra zuhur ederse o muhterem zata verilmek üzere size bir mektup tevdi edeceğim. Bu mektup elden ele, babadan evlada emanet edilerek ta Ahir zaman Peygamberi Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem)'in kendi eline varıncaya kadar devredilmelidir.” Mektubun üzerine de şu ibareyi yazar: “Evvel ve ahir, her emr-u takdir ALLAH-U Tealanındır.” Rum Suresi. 4. Ayeti Kerime

Yazdığı mektup ise şudur:
“Melik Tübba’dan, ALLAH’ın Resulü ve Nebisi olan Muhammed İbn-i Abdillah’a: Muhakkak ki, ben Sana ve Sen’in her şeyin Rabbi ALLAH’a ve Rabbinden Sana gelenlerin cümlesine iman ve İslama ait ne varsa cümlesine iman ettim ve ben bunu ikrar ettim. Eğer Sana yetişirsem ne güzel ve ne ala. Eğer yetişemezsem kıyamet gününde bana şefaat et ve beni unutma. Ben evvelkilerden biri olarak Sana, Sen gelmeden ve ALLAH Seni göndermeden önce iman etmiş bulunuyorum. Ben Sen’in ve Hazreti İbrahim Aleyhisselamın dini üzereyim.”
Melik bu mektubu yazdıktan sonra maiyetiyle beraber memleketi olan Yemen’e döner. Aradan asırlar geçip de Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Medine-i Münevvere’ye teşrif buyurunca Hazreti Ebu Eyyub el-Ensari (Radiyallahu Anhum), Efendimiz Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem)'e bu mektubu arz eder. Rivayete göre bu mektup kendilerine okunurken Resûl-i Ekrem Efendimiz Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Selam sana Ey Salih kardeş!” demiş ve bu cümleyi üç defa tekrar etmişlerdir.
Semhûdi, Vefau’l-vefa, c. 1, s. 53.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder