KURÂN-I KERİM'İ KİMLER ANLAYAMAZ? ..................
Kurân-ı kerimi müşâhede, keşif ve melekûtun zuhûru ile olan fehmine (bâtınî-tasavvufî mânâsını anlamaya), kendinde şu hasletlerden biri bulunan kul, muvaffak olamaz. O hasletler şunlardır:
1 Çok az da olsa bidatle amel etmek,
2 Günah işlemekte ısrar etmek,
3 Kalbinde kibir bulunmak,
4 Hevâsının (nefsanî arzularının) kalbine yerleşmesi ve ona meyilli olması,
5 Dünya muhabbeti içinde bulunması,
6 Îmân-ı hakikiye sahip olmayıp, yakîninin zayıf olması, (sûrî îmandan öte geçememesi),
7 Kurandan okuduklarına değil, sadece harflerine vâkıf olup, kendi ihtiyârına ittiba eden (kendi arzu ve düşüncelerine uyan) bir kul olması,
8 Sadece zâhir ilmi olan bir müfessirin kavline nâzır olup, bâtın âlimlerinin yani mâneviyat erbâbının tefsirlerine bakmaması, onlara itibar etmemesi,
9 Hep aklına rücu eden, yani her şeyi aklıyla çözmeye çalışıp, onun ötesine geçemeyen bir kul olması,
10 Hitâbın bâtınında, (Kurânın tasavvufî mânâsının anlaşılması hususunda, tasavvuf ehlinin tefsir ve tevillerine göre değil de) Arap lûgat ehlinin (zâhirî ilim erbâbının) görüşlerine göre hüküm vermesi... İşte bu vasıfları taşıyan insanlar, Kurân-ı Kerimi anlamaktan yana perdelenmişlerdir, anlayamazlar. Kendi bildikleri miktarla sınırlıdırlar. Kafalarına yerleşen anlayışlarıyla mevkufturlar, (yani hapsolundukları o dar çerçevenin dışına çıkamazlar). En fazla ilimleri kadar ilerleyebilirler. Tabiat ve seciyelerine göre bir anlayışları vardır. İşte bunların hepsi; o akıl ve ilimleri sebebiyle, muvahhidlere (Cenâb-ı Hakkın hâlis kullarına) nazaran, kapkaranlık bir gecede siyah bir taş üzerinde yürüyen bir karınca gibi belirsiz olan gizli şirke müptelâ olmuşlardır!.. Çünkü onların ilmi ve aklı kâmil değildir. Kâmil akıl, anlayışını Allahütealadan alan akıldır; dolayısıyla onun hükmünü anlar ve kendisi sayesinde İlâhî kelâm anlaşılır. Nitekim Resûlüllah Efendimiz s.a.v. kâmil aklın sıfatı hakkında, "Akıllı; Allahü Teâlânın emir ve nehiylerini akleden (aklını, fikrini, zihnini yorup anlayan ve mûcibince hareket eden) kimsedir." buyurmuşlardır..... Kaynak: Fazilet takvimi, 18 Aralık 2000
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder