2 Aralık 2021 Perşembe

SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ

İlim için mekan ve zaman önemli değildir. Önemli olmadığını üstad Süleyman Hilmi Tunahan dağda, bayırda, tarlada, tren vagonlarında okutarak göstermiştir Ümmeti Muhammedin evladına.

Talebeye kızmak şöyle dursun derslerine çalışmadıklarında “Evlatlarım siz çalışamıyorsunuz bari zahmeti biz üzerimize alalım” diyerek onların motivasyonunu ve gayretini arttırırdı.
Talebelerinden asla para almamış hatta onlara para vermiş, ihtiyaçlarını karşılamış, talebe bulamadığı zamanlarda işçi pazarlarında yevmiyesini vererek talebe okutmuştur. Çünkü o, hocalığın ekmek kapısı değil “ALLÂH’IN , RASULULLAH’IN , KİTABULLAH’IN ve DİN-İ MÜBİN-İ İslam’ın tebliğ memurluğu” olduğunu düşünmekteydi.
Zaman zaman İslâm’a hizmet gayesinde olan kimselerce eleştirilir, çocuk yaştaki talebelerin kürsülerden gür seslerini duyupta hizmetlerin gayesini anlayamayan, tasavvuf idrakinden nasipsiz olanlar olurdu. Kaldı ki husule gelebilecek ferdî hatalar konusunda, kendisine talebelerinden bazılarını şikayete gelmiş bir kimseye Hz. Üstad’ın (k.s) verdiği cevap oldukça manidardır: “Kusuru olmayanın bu kapıda işi ne?” Öyle ya, ALLAH dostlarının vazifesi, hataları düzeltmek, eğrileri doğrultmak… Kusursuz olanların (şayet varsa öyle birileri) kusurların düzeltildiği böyle kapılarda ne işleri olur…

AHİR ZAMANDA GELECEK VE İNSANLARA HİZMET EDECEK OLAN KAVMİN ÖZELLİKLERİ VE FAZİLETİ.!!!! (Lütfen Okuyalım.)
Rivayet olundu. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, Ebû Hüreyre (r.a.) hazretlerine etmiş olduğu vasiyette şöyle buyurdular: -"Ey Ebû Hüreyre! Sana öyle kavimlerin (topluluğun, cemaatin) yolu üzere olmanı tavsiye ederim ki, insanlar korkup dehşete düştüğünde, onlar telâşa kapılmazlar; insanlar ateşten emân (emniyet ve güvence) talep ettiklerinde onlar, korkmazlar." Ebû Hüreyre (r.a.) sordu: -"Ya Rasûlallah (s.a.v.)! Onlar kimlerdir?" . Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular: -"Onlar ümmetimden ahir zamanda gelecek olan bir kavim (topluluktur), kıyamet gününde peygamberlerin makamında haşrolunacaklardır. İnsanlar, onlara baktığında gördükleri güzel hallerinden dolayı onları peygamberler zannedeceklerdir. Ta ki ben onları tanıyıp onlara: "Ümmetim! Ümmetim!" deyince bütün mahlûkat onların peygamber olmadıklarını anlayacaklardır. Onlar şimşek ve rüzgâr gibi (sıratı) geçip (cennete) gideceklerdir. Onların gözlerinin nurundan mahşer ehlinin gözleri kamaşacaktır." Bunun üzerine ben (Ebû Hüreyre) dedim ki: -"Ya Rasûlallah (s.a.v.)! Onların amellerini bana emret; belki onların amellerini işler de onlara ilhak edip katılırım!" Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular: -"O kavim çok çetin ve zor bir yola girdi. Allah, onları doyurduktan sonra, onlar açlığı tercih ettiler. Allah onları giydirdikten sonra, onlar arî olmayı (güzel giymemeyi) tercih ettiler. Allah onları suladıktan sonra onlar susuzluğu tercih ettiler. (Yani mal, mülk, servet makam, mevki ve bütün dünyevî çıkarlarını Allah rızası için, i'lâ-i kelimetüllah Allah'ın dinînin yükselmesi için harcadılar. Bu uğurda yemediler, giymediler, içmediler, yedirdiler, giydirdiler ve içirdiler.) Bütün bunları, Allah Teâlâ hazretlerinin katındaki sevapları umarak terk ettiler. Hesap korkusundan helali terk ettiler. Bedenleriyle dünya ile beraber oldular, ama (kalpleriyle) dünyadan hiçbir şeyle meşgul olmadılar. Melekler ve peygamberler onların Rablerine yapmış oldukları taate taaccub ettiler, hayran kaldılar. Onlara müjdeler olsun! Allah'tan benimle onların arasını cemetmesini (toplamasını, onları benimle beraber kılmasını) istedim." Sonra Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, onlara (ve onların güzel amellerine olan) şevkinden dolayı ağladı ve daha sonra şöyle buyurdular: -"Allah Teâlâ yeryüzü ehline bir azâb etmeyi murad ettiği zaman, onlara bakar; (onların yüzü suyu hürmetine) yeryüzü ehlinden azabı çevirir. Ey Ebû Hüreyre, sana onların (tarikatını ve) yolunu tavsiye ederim." ..(Ruhu’l-Beyan Cilt:1 Sahife:389.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder