İbrahim Gökçek
30 Kasım 2020 ·
ORTOKDOKS TIBBIN KORKULU RÜYASI, İYOT
İyot tüm hücrelerimizin ihtiyaç duyduğu bir mineraldir.
İyot olmazsa enerji üretemeyiz
İyot olmazsa troid hormonu üretemeyiz
İyot olmazsa IQ gelişiminde sıkıntılar yaşayabiliriz
İyot olmazsa vücudumuzu toksik maddelerden koruyamayız
İyot olmazsa kanser riski artar
İyot olmazsa tiroid hastalıkları tedavi edilemez
İyot olmazsa Hashimato tedavi edilemez.
İyot yeryüzünde kendine mikroorganizmalar tarafından direnç geliştirilememiş tek antibiyotik
İyotun bilinen bir toksik etkisi yoktur ve son derece güvenlidir.
Bu listeye iyotun faydaları ile ilgili yüzlerce madde eklemek mümkündür. İyot hayatımıza girdiğinde evrensel tıbbın başlangıcı olarak kabul gördü ve çok hızlı bir şekilde tedavilerde kullanılmaya başladı. İyot ile birçok hastalığın tedavisinde başarılı sonuçlar elde edildi. Sifiliz, guatr, Akciğer hastalıkları bunlardan sadece birkaçıdır. İyot tıbbın önemli bir kaynağı olan Merck Menuel adlı kitapta yerini almakta gecikmedi.Yıldızı birden bu kadar parlayan ve insanların önemli rahatsızlıklarına ümit olan iyot nasıl oldu da birden tıbbın en korktuğu ve neredeyse herkese unutturulan bir mineral oluverdi?
İyotun hayatımızdan çıkması yanında iyotla aynı grupta yer alan fakat toksik özelliklere sahip klor, brom, flor gibi maddelerin daha çok hayatımıza girmesi aslında iyotun hayatımızdan çıkarılmasının çok masum gerekçeleri olamayacağına dair soru işaretlerini beraberinde getirmiştir. Bu toksik halojenlerin kullanımının artması aslında iyot eksikliğini daha da derinleştirmiştir. Çünkü bu maddeler iyotun yerleşeceği dokulara yerleşerek , onun emilimini engelleyerek vücudumuzda iyot eksikliğini daha da derinleştirmiştir. Diş macunlarındaki flor, ilaçların çoğuna ilave edilen brom, havuz dezenfeksiyonunda yaygın olarak kullanılan klor hayatımıza giren halojenlerin ne kadar yakınımızda olduklarının çarpıcı göstergeleridir.
İyot kullanımı terk edildikten sonraki bir çarpıcı gelişmede antibiyotik sektöründe yaşanmıştır. Hızla patentli ve farklı gruplarda antibiyotik çeşitleri artmaya başlamıştır.Oysaki iyot halen günümüzde de kabul edilen en güçlü antimikrobik ajandır. Sadece bakterilere değil , mantarlara , parazitlere, virüslere etki eden ve henüz kendisine karşı direnç gelişmemiş bir ajan olma özelliğini korumaktadır. Fakat iyodun önemli bir kusuru vardır. Patentlenebilen bir ilaç olamamasıdır. Yani Big Frama (İlaç firmaları) iyotttan para kazanamamaktadır.
Peki bunları tesadüf olarak görmek mümkün müdür?
Peki gelelim diğer bir soruya , iyottan korkmak doğru bir yaklaşım mıdır ? Buna benim vereceğim cevap ancak birkaç soru ile olabilir .
Yüksek doz İyot korkusundan kurtulmanın zamanı gelmedi mi ?
Bunca rahatsızlığı tedavi etmenin yolu iyottan geçerken , bu korku neden ?
Evet yıllar önce bir delinin attığı taşı kuyudan çıkarmamak için neden ısrar ediyoruz ?
Yeterince akıllanmadık mi ?
İyot olmadan birçok hastalık tedavi edilemiyor . Özellikle hastaları troid rahatsızlığı nedeniyle neden ömür boyu ilaca ve hastalığa mahkum ediyoruz . Wolf- Chaikoff. yıllar önce koyunlarda yapılan kontrolsüz bir çalışmayı dayanak alarak doktorlara nasıl bir korku salmıştı ? , hatırlatalım ; “yüksek doz İyot verirseniz tiroidin çalışmasını durdurursunuz. “ peki gerçek böyle mi ? Ben yüzlerce hastama verdiğim yüksek doz İyot tedavisi sonucuna göre bu soruya şöyle cevap verebilirim ,
KESİNLİKLE YANLIŞ.
Neden ? Çünkü hastalarda iyot hormon üretimi durdursa idi, T3 ve T4 değerleri düşmesi gerekirdi. Oyleyse bu hormon değerleri düşmeden hatta bir miktar artarken , TSH değerinin artması tiroidin durması anlamına gelebilir mi ? Bunu wolf - chaikof böyle yorumlamış . Bu korkuyu salarak da tıbbın gündeminden iyotu çıkarttırmayı başarmış. Peki eğer Troid hormon düzeyleri düşmüyor ise , TSH neden yükseliyor. Bunun cevabını yaşadığı tarihte wolf bilemezdi , ama biz biliyoruz. Çünkü 1997 yılında yayınlanan bir makalede iyotun hücre içerisine girmesi için sodyum iyodür simporteri (NIS) adı verilen taşıyıcıların görev yaptığını ve bunlara da çalışma komutunu TSH ın verdiği yayınlandı. Yani vücutta İyot miktarı artmış ise TSH vücuttaki NIS Lara iyodu hücre içerisine al komutu gönderiyor. Bunun için de TSH salınımı artıyor. Bunu troid çalışması durdu diye yorumlamak tabi ki doğru değildir. Bazı hastalarda TSH değeri çok yüksek değerlere ulaşabiliyor. Benim , TSH 75 Değerini gördüğüm hastalarım oldu . Ama buna rağmen troidi duran hiçbir hastam olmadı. O nedenle sadece TSH değerini göz önünde bulundurarak vücudumuzu iyotsuz bırakmak ona yapacağımız en büyük ihanettir. Wolf NIS taşıyıcılarını bilmediği için böyle bir çalışmayı yayınlayabilir ama günümüzde binlerce doktorun özellikle de endokrinogların bu yalanın peşine takılmaları nasıl açıklanabilir ? İyot korkusu olan bir doktor hastasını nasıl tedavi edebilir? İyot korkusu olan bir hoca , nasıl hekim yetiştirebilir.?
Şimdi ortodoks tıbbının İyot korkusuna esir kalmaya devam mi edelim ? Yoksa iyotu korkmadan yüksek dozda kullanarak bir çok rahatsızlığı tedavi mi edelim ? Ben deneyimlerime göre size iyottan korkmayın diyorum. Sadece İyot kullanırken vücutta oluşan değişiklikleri iyi yönetmeye dikkat edin diyorum. Eğer İyot böylesi korkulacak bir mineral olsa idi, bulunması modern tıbbın başlangıcı olarak kabul edilmezdi . Yaklaşık 6000 astım KOAH gibi akciğer rahatsızlığı olan hastalara günde 1-6 gram arası İyot verilerek tedavi başarılarını anlatan bir makale yayınlanmazdı.
İyot mucizevi bir mineraldir ve sizi mucizelerin olduğuna inandırır. Yüksek doz İyot kullanmaktan korkmayın. Hemen yarın önce kendinizden başlayarak , yakın çevrenize , akrabalarınıza , komşularınıza , hastalarınıza 25-50 mg/ gün İyot kullanmaya başlayın. Değişimi kendiniz hissetmeden, vücudunuzda oluşturduğu iyilik halini yaşamadan , ortalığa İyot korkusu salan bunca kişiye karşı koyacak cesareti kendinizde bulamazsınız. Size İyot korkusu aşılamaya çalışanlara şunu sorun ? “ İyot fazla dozda ne yapar “ verecekleri tek cevap troidi durdurur olacaktır. Ama durmuyor ….
İyot tedavisi bir taşla iki kuş vurmaktan fazlasıdır. İyot tedavisi ile bir taşla bir sürüyü vurabilirsiniz. Sadece biraz cesaret .. Dr. Hasan Hüsnü Eren..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder