27 Eylül 2021 Pazartesi

Mahşer Yerinden En Son Ayrılanlar

 Mahşer Yerinden En Son Ayrılanlar

Nihâyet Mahşer Yerinde Cehennemliklerden Hiç Kimse Kalmaz. Orada Ancak Şunlar Kalırlar; Mü’minler, Müslümanlar, İhsânda Bulunanlar, Allah Celle Celâlühû’yu Hakkıyla Bilenler, Hakk’ın Sadık Kulları, Şehitler, Sâlihler, Peygamberler. Bunların Arasında Münâfıklar ve Zındıklar Yoktur. Yüce Allah Azze ve Celle, Onlara Hitâp Eder:
▬ “Sizin Rabbiniz Kimdir?”
Cevap Verirler:
▬ “Rabbimiz Allah’tır.”
Yüce Allah Celle Celâlühû Buyurur ki:
▬ “Siz O’nu Tanır mısınız?”
Onlar da:
▬ “Evet, Tanırız.”
Derler. O Sırada Arş’ın Sol Tarafından Öyle Büyük Bir Melek Zuhur Eder ki, Eğer Başparmağını Yedi Denizin Üzerine Bassa, Deniz Gözükmez. Onlara Der ki:
▬ “Allah’ın Emri ile Ben Sizin Rabbinizim!”
Hepsi Birden Tepki Gösterirler:
▬ “Biz Senden Allah’a Sığınırız.”
O Sırada Arş’ın Sağ Tarafından da Bir Melek Zuhur Eder. O da Öyle Büyüktür ki, Eğer Başparmağını On Dört Denizin Üzerine Koysa, Deniz Gözükmez. O da Onlara Der ki:
▬ “Ben Sizin Rabbinizim!”
Onlar da Yine:
▬ “Biz Senden Allah’a Sığınırız...”
Derler. Sonra Allahû Teâlâ Hazretleri Bizzât Kendisi, Onların Tanıyıp Bildikleri Bir Surette Mekândan Münezzeh Olarak Tecelli Eder. Cenâb-ı Hakk’ın Kelâmını Duyarlar ve Hepsi de Secdeye Kapanırlar. Bunun Üzerine Allah Azze ve Celle, Şöyle Nidâ Eder:
▬ “Hoş Geldiniz!”
Sonra Onları Cennete Gönderir. Hepsini de Sırât Köprüsünden Selâmetle Geçirir.
Sırât Köprüsünden Geçiş
Cennete Gidenler Sırâttan Geçerken Şu Sırayı Takip Ederler: Önce, Kendilerine İlâhî Kitap İndirilen Peygamberler (Rasüller) Geçerler. Sonra, İlâhî Kitap İndirilmeyen Peygamberler (Nebîler) Geçerler. Sonra, Sıddîk Makamına Yükselenler Geçerler. Sonra İhsân Etmeyi Sevenler, Sonra Şehitler, Sonra Olgun Îmân Sahipleri, Sonra da Ârifler Geçerler.
Geriye Kusurlu Müslümanlar Kalır. Bunların Sırâttan Geçişleri Çok Zor, Uzun ve Meşakkatli Olur. Bâzıları, Yüzüstü Tökezleyip Düşerler. Bâzıları, A’raf Denilen Yerde Hapis Kalırlar. Bâzılarının Îmânlarında Noksanlık Vardır. Bâzıları Sırâtı Yüz Yılda Geçerler. Bâzıları da Sırâtı Bin Yılda Geçerler. Her Şeye Rağmen Bunlardan Hiçbirisi Sırât Köprüsünden Aşağı Cehenneme Düşüp Yanmazlar. Müslim, Mü’min ve Muhsin ile İlgili Çeşitli Makam ve Dereceleri, ❛el-İstidrâc❜ İsimli Kitabımızda Detaylı Olarak Açıkladık.
Cennete Sevk Olunan Çeşitli Grupların Derecelerine Göre; Kimisinin Sırâttan Geçişi Çok Uzun Olur, Kimisinin Açlığı Artar, Kimisinin Susuzluğu Çoğalır, Kimisinin Ciğerleri Ağırlaşır, Kimisinin Duman Gibi Nefesleri Çıkar. Sonra Onlar Bir Havuzdan Su İçerler ki, Havuzun Kenarında Duran Bardaklar Gökteki Yıldızların Sayısı Kadar Çoktur.
Havuzun Suyu Cennetteki Kevser Irmağından Gelmektedir. Boyu Kudüs’ten San’a Şehrine Kadar Olan Mesafe Gibidir. Eni de Aden’den Yesrib’e (Medîne’ye) Kadar Olan Mesafe Gibidir. Rasülullah Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem Efendimiz, Şöyle Buyurmaktadır:
▬ “Benim Minberim, Havuzumun Üzerindedir.”
[Buhârî-Salât 5, Rikak 3-Müslim-Hac 2-Ahmed b. Hanbel 2/236]
Bâzıları, Günâh ve Kabahatlerinin Seviyelerine Göre Sırât Üzerine Hapsolunup Yola Gitmekten Meşgûl Edilirler. Çünkü Nice Abdest Alanlar Var ki Abdestlerini Güzelce Almazlar. Nice Namaz Kılanlar da Vardır ki, Namazından Dolayı Sorumluluk Taşıdığının Farkında Değildir. Onun Kıldığı Namaz, Allah Celle Celâlühû’nun Korkusundan Yoksundur. Oysaki Allah Azze ve Celle’nin Azâmetini Bilenler, Elleri ve Ayakları Kesilse Bile Huşû ile Kendilerini Allah Celle Celâlühû’ya Teslim Ettikleri İçin Acı Duyup Kımıldamazlar Bile. Onları Ancak Cenâb-ı Hakk’ın Heybet ve Azâmeti Meşgûl Eder. Nice İnsanlar Vardır ki, Meselâ Bir Akrep Onu Valinin Meclisinde Sokup Zehirlese, Orada Bulunan Valiye Hürmeten Buna Sabreder, Sesini Çıkarıp Bağırmaz. Bir Kulun Karşısında Bile Durum Böyle Olursa, Cenâb-ı Hakk’ın Yüceliği Karşısında Duran Bir İnsanın Hâli Nasıl Olmalıdır?
Günâhtan Tevbe Edenler
Hatâsını Bilip Tevbe Eden Zâlim Hakkında Deniliyor ki; O Kimse Cenâb-ı Hakk’ın Huzuruna Getirilir. Yaptığı Zulümler ve Mazlumun Zarar Gördüğü Hususlar Ortaya Çıkarılır. O Sırada İlâhi Cihetten, Mazluma Bir Nidâ Gelir:
▬ “Ey Zulme Uğrayan Kişi! Kafanı Kaldır da Başının Üst Tarafına Bak!”
Bir de Bakar ki, Büyük Bir Saray! Bakan Gözler Hayrette Kalıyor. Bunun Üzerine:
▬ “Bu Nedir Yâ Rabbi?”
Der. Allahû Teâlâ Hazretleri Buyurur ki:
▬ “Bu, Satılık Bir Saraydır. Onu Benden Satın Al!”
O Kul Der ki:
▬ “Onu Alabilecek Değerde Bir Şeyim Yoktur?”
Yüce Allah Azze ve Celle, Şöyle Buyurur:
▬ “Bunun Değeri, Sana Zulmeden Kardeşini Bağışlamandır. Böyle Yaptığın Takdirde, O Saray Senindir!”
Mazlum Kul, Cevap Verir:
▬ “Ben Bunu Yaptım Yâ Rabbi, Onu Bağışladım...”
Zâlim Kul, Yaptığına Pişman Olup Tevbe Ettiği İçin Cenâb-ı Hakk da Ona Bu Şekilde Muamele Etmiş ve Kendisini Mazluma Karşı da Affettirmiştir. Yüce Allah Celle Celâlühû, Şöyle Buyurmaktadır:
▬ “Şüphesiz ki O, Kötülükten Yüz Çevirerek Tevbeye Yönelenleri Son Derece Bağışlayıcıdır.”
[Bkz. İsra Sûresi 17/25]
Günâhından Tevbe Edip Sıyrıldıktan Sonra Bir Daha Asla O Günâhı İşlemeyen Kimseye Evvâb Denir. Hazreti Davud Aleyhisselâm’a ve Ondan Başka Bir Kısım Peygamberlere Evvâb Diye İsim Verilmiştir.
Çeşitli Gruplar ve Bayrakları
Buhârî’nin Sahîh’inde Anlattığına Göre, Yüce Allah Azze ve Celle Hazretleri Mahşerde Hesap Yerinde İlk Hükmedeceği Konu, Kan Davâsı Hususunda Olacaktır. İlk Mükâfat Vereceği Kimseler de Gözlerini Kaybedenler Olacaktır.
A’mâ Olanlar Kıyâmet Günü Çağırılır ve Onlara Şöyle Denilir:
▬ “Siz Bugün Allah Celle Celâlühû’ya Bakmağa, Başkalarından Daha Lâyıksınız. Haydi, Şimdi Zâtü’l Yemin’e Gidin...”
Sonra Onlar İçin Bir Bayrak Hazırlanır ve Şuayb Aleyhisselâm’ın Eline Verilir. Hazreti Şuayb, Onların Önderi Olur. Nûrdan Yaratılmış Melekler de Onlara Katılırlar. Bunlar O Kadar Çokturlar ki, Sayılarını Allahû Teâlâ’dan Başkası Bilemez. Sanki Babasının Evinden Bir Gelin Götürür Gibi Şimşek Hızıyla ve Merasimle Onları Sırât Köprüsünden Geçirirler.
Onların Sabır ve Yumuşak Huylu Olma Vâsıfları Tıpkı Abdullah b. Abbas Radiyallâhû Anh Gibidir. Bu Ümmetin İçerisinde Onlara Benzeyenler de Onlarla Beraber Olurlar.
Sonra Bir Münâdi:
▬ “Belâ ve Musibete Uğrayanlar Nerede?”
Diye Nidâ Eder. Onlar Hemen Getirilirler. Hakk Teâlâ Hazretleri Onları Güzel Bir Şekilde Karşılar ve Onların Zâtü’l Yemin’e Sevk Edilmelerini Emreder. Onlar İçin Yeşil Bir Bayrak Hazırlanır ve Eyyûb Aleyhisselâm’ın Eline Verilir. Hazreti Eyyûb Aleyhisselâm, Onların Önderi Olur ve Beraber Zâtü’l Yemin’e Giderler.
Onların Sabır ve Yumuşak Huylu Olma Vâsıfları Tıpkı Akil Ebi Talip Gibidir. Bu Ümmetin İçerisinden Onlara Benzeyenler de Onlarla Beraber Olurlar.
Sonra Bir Münâdi:
▬ “İffet ve Namusunu Koruyan Gençler Nerede?”
Diye Nidâ Eder. Hemen Huzur-u İlâhî’ye Getirilirler. Allah Celle Celâlühû Onlara:
▬ “Hoş Geldiniz!”
Der ve Onların Zâtü’l Yemin’e Gönderilmelerini Emreder. Onlar İçin Yeşil Bir Bayrak Hazırlanır ve Yusuf Aleyhisselâm’ın Eline Verilir. Hazreti Yusuf Aleyhisselâm Onların Önderi Olur ve Beraber Zâtü’l Yemin’e Giderler.
Onların Sabır ve Yumuşak Huylu Olma Vâsıfları Tıpkı Râşid b. Süleyman Gibidir. Bu Ümmetin İçerisinde Onlara Benzeyenler de Onlarla Beraber Olurlar.
Sonra Bir Münâdi:
▬ “Allah İçin Birbirini Sevenler Nerede?”
Diye Nidâ Eder. Hemen Onlar Huzur-u İlâhî’ye Getirilirler. Allah Celle Celâlühû Onlara:
▬ “Hoş Geldiniz!”
Der ve Onların Zâtü’l Yemin’e Gönderilmelerini Emreder. Onlar Sabır ve Yumuşak Huylu Olmada Öyle Bir Derecede Bulunurlar ki, Hiç Kimseye Kızmazlar, Kimseye Kötülük Düşünmezler. Bu Gibi Dünyâ Ahvâlinden Olan Şeyler Onlarda Bulunmaz.
Onlar Tıpkı Hazreti Ali b. Ebi Talip Gibidirler. Bu Ümmet İçerisinde Onlara Benzeyenler de Onlarla Beraber Olurlar.
Sonra Bir Münâdi:
▬ “Allah Azze ve Celle Korkusundan Ağlayanlar Nerede?”
Diye Seslenir. Hemen İlâhî Huzur’a Getirilirler. Şehitlerin Kanları ile Onların Gözyaşları ve Âlimlerin Mürekkepleri Tartılır. Allahû Teâlâ İçin Dökülen Gözyaşlarının Sevâbı Ağır Gelir ve Onların Zâtü’l Yemin’e Gönderilmeleri Emrolunur. Kendileri İçin Çok Renkli Bir Bayrak Hazırlanır. Çünkü Onların Ağlama Şekil ve Sebepleri de Muhteliftir. Kimi Cehennem Korkusu ile Ağlar, Kimi Cennet Ümidiyle Ağlar, Kimi de Pişmanlıklarından Dolayı Ağlar. Onlar İçin Hazırlanan Renkli Bayrak Nuh Aleyhisselâm’ın Eline Verilir.
O Sırada Âlimler, Gözyaşı Dökenlerin Öne Geçmelerine İtirâz Ederek, Şöyle Derler:
▬ “Allah Celle Celâlühû İçin Gözyaşı Dökmenin Fâziletini Onlara Biz Öğrettik!”
Bunun Üzerine Nuh Aleyhisselâm’a Bir Nidâ Gelir:
▬ “Ey Nuh! Grubu Durdur!”
Dururlar. Sonra Âlimlerin Mürekkebi ile Şehitlerin Kanları Tartılır. Şehitlerin Kanlarının Sevâbı, Âlimlerin Mürekkebinin Sevâbından Ağır Gelir ve Onların Zâtü’l Yemin’e Gönderilmeleri Emrolunur. Onlar İçin Safran Bitkisi Renginde Bir Bayrak Hazırlanır ve Yahya Aleyhisselâm’ın Eline Verilir. Hazreti Yahya Aleyhisselâm Onların Önderi Olur ve Beraber Zâtü’l Yemin’e Giderler. Âlimler Yine İtirâz Ederler ve Şöyle Derler:
▬ “Onlar Bizden Öğrendikleri Bilgilerle Şehitliğin Kıymetini Öğrendiler. Bu Sebeple Biz Onlardan Daha Fazla Önde Olmağa Müstahakız...”
Bu Sözlerden Allah Celle Celâlühû Çok Hoşlanır ve Şöyle Nidâ Eder:
▬ “Onların Dereceleri Benim Yanımda Peygamberlerin Mertebeleri Gibidir. Haydi, Şimdi Kimin Hakkında Şefaâtçi Olmak İstiyorsanız Onlara Şefaât Ediniz!”
Bunun Üzerine Âlimler, Kendi Ev Halkı, Komşuları ve Kardeşleri Hakkında Şefaâtçi Olur. Her Âlim İçin Bir Melek Vâzifelendirilir ve O Melek İnsanlar Arasında, Şöyle Nidâ Eder:
▬ “Dikkat Dikkat! Şüphesiz ki Allah Azze ve Celle Hazretleri, Filân Âlime Şefaât İçin Ruhsat Vermiştir. Kim Onun Bir İhtiyacını Gidermiş ise, Ona Bir Lokma Yiyecek İkrâm Etmiş ise ve Susadığı Vakit Ona Bir Yudum Su Vermiş ise İşte O Kimseler Hakkında Şefaâtçi Olacaktır!”
Bunun Üzerine O Âlime Karşı Hizmeti Olanlar Çıkıp Gelirler ve O da Onlara Şefaâtçi Olurlar.
Buhârî’nin Sahîh’inde Zikrolunduğuna Göre İlk Şefaât Edecek Olanlar Öncelik Sırasına Göre Şunlardır: İlk Önce İlâhî Kitap İndirilen Peygamberler (Rasüller), Sonra İlâhî Kitap İndirilmeyen Peygamberler (Nebîler) ve Daha Sonra da Âlimlerdir. Onlar İçin Beyaz Bir Bayrak ve Hazreti İbrahim Aleyhisselâm’a Verilir. Çünkü Peygamberler İçerisinde Rasülullah Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem Efendimizden Sonra İlâhî Sırlara En Çok Vâkıf Olandır.
Sonra Bir Münâdi:
▬ “Fakirler Nerede?”
Diye Seslenir. Hemen Huzur-u İlâhî’ye Getirilirler. Dünyâ, Kendileri İçin Bir Hapishane Mesâbesinde Olanlar İçin Yüce Allah Celle Celâlühû Hazretleri:
▬ “Hoş Geldiniz!
Der ve Onların Zâtü’l Yemin’e Gönderilmelerini Emreder. Bunun Üzerine Onlar İçin Hemen Sarı Bir Bayrak Hazırlanır ve Îsâ Aleyhisselâm’ın Eline Verilir. Hazreti Îsâ Aleyhisselâm Onların Önderi Olur ve Beraber Zâtü’l Yemin’e Giderler.
Sonra Bir Münâdi:
▬ “Zenginler Nerede?”
Diye Seslenir. Derhâl Getirilirler. Sayıları O Kadar Çoktur ki, Etraflarını Kuşatan Çember, Beş Yüz Yıllık Bir Mesafedir. Yüce Allah Celle Celâlühû Hazretleri Onların Zâtü’l Yemin’e Gönderilmelerini Emreder. Onlar İçin Renkli Bir Bayrak Hazırlanır ve Hazreti Süleyman Aleyhisselâm’ın Eline Verilir. Hazreti Süleyman Aleyhisselâm Onların Önderi Olur ve Beraber Zâtü’l Yemin’e Giderler.
Hadîs-i Şerifte Zikrolunduğuna Göre Dört Grup İnsan, Dört Grup İnsana Örnek Gösterilip, Şahit Getirilecektir:
1. Zengin Olup Malına Haris Olanlar Kıyâmet Günü Çağırılırlar. Onlara Denilir ki:
▬ “Sizi Cenâb-ı Hakk’ın İbâdetinden Alıkoyan Sebep Ne idi?”
Onlar da Derler ki:
▬ “Allah Azze ve Celle Bize Mal, Mülk ve Hırs Verdi. Onlar Bizi Hakkıyla İbâdetten Alıkoydular.”
Bunun Üzerine Denilir ki:
▬ “Siz mi Daha Çok Mal-Mülk Sahibi idiniz, Yoksa Süleyman Aleyhisselâm mı?!”
Onlar da:
▬ “Hazreti Süleyman’ın Malı Daha Çoktur.”
Derler. Bu Cevap Üzerine Onlara, Şöyle Denilir:
▬ “Malının Çokluğu, Onu Allah Celle Celâlühû’ya Karşı Hakkıyla İbâdet Etmekten Alıkoymamıştır!”
2. Sonra Bir Münâdi:
▬ “Belâ ve Musibetlere Uğrayanlar Nerede?”
Diye Seslenir. Derhâl Getirilirler. Onlara Denilir ki:
▬ “Sizi Cenâb-ı Allah’ın İbâdetinden Alıkoyan Sebep Ne idi?”
Onlar da Derler ki:
▬ “Allah Celle Celâlühû Bizi Dünyâda Çeşitli Belâlarla Müptelâ Kıldı. O Belâlar Bizi Meşgûl Etti, Allah Celle Celâlühû’ya Hakkıyla Kulluk Yapmaktan Alıkoydu.”
Onlara Denilir ki:
▬ “Siz mi Daha Şiddetli Musibetlere Uğradınız Yoksa Eyyûb Aleyhisselâm mı?”
Onlar da:
▬ “Eyyûb Aleyhisselâm.”
Derler. Onlara Denilir ki:
▬ “O Musibetler Eyyûb Aleyhisselâm’ı Allah’a Karşı Hakkıyla Kulluk Yapmaktan Alıkoymamıştır!”
3. Sonra Bir Münâdi:
▬ “Genç, Hizmetçi ve Köle Olanlar Nerede?”
Diye Seslenir. Hemen Getirilirler. Onlara Denilir ki:
▬ “Sizi Cenâb-ı Hakk’ın İbâdetinden Alıkoyan Sebep Ne idi?”
Güzellik ve Gençlik Verilenler Derler ki:
▬ “Allah Celle Celâlühû Bize Gençlik ve Güzellik Verdi. O Sebeple Fitneye Düştük ve Cenâb-ı Hakk’a Karşı Hakkıyla Kulluk Yapmaktan Meşgûl Edildik.”
Köle ve Hizmetçi Olanlar da Derler ki:
▬ “Kölelik ve Mahrumiyet, Bizi Meşgûl Edip Hakkıyla Kulluk Yapmaktan Alıkoydu.”
Onlara Denilir ki:
▬ “Güzellik Bakımından Siz mi Daha Güzeldiniz Yoksa Yusuf Aleyhisselâm mı?”
Onlar da:
▬ “Yusuf Aleyhisselâm da Güzel idi...”
Derler. Bunun Üzerine Onlara Şöyle Denilir:
▬ “O Güzel ve Bir Köle Olduğu Hâlde Bu Durum Onu Allah Azze ve Celle’ye Karşı Hakkıyla İbâdetten Alıkoymamıştır!”
4. Sonra Bir Münâdi:
▬ “Fakirler Nerede?”
Diye Seslenir. Hemen Getirilirler. Onlara Denilir ki:
▬ “Sizi Cenâb-ı Hakk’ın İbâdetinden Alıkoyan Sebep Ne idi?”
Onlar da:
▬ “Allah Celle Celâlühû Bizi Dünyâda Fakirlik ile Müptelâ Kıldı. O da Bizi Meşgûl Etti ve Allah Celle Celâlühû’ya Karşı Hakkıyla Kulluk Yapmaktan Alıkoydu.”
Onlara Denilir ki:
▬ “Siz mi Daha Fakir idiniz Yoksa Îsâ Aleyhisselâm mı?”
Onlar da:
▬ “Îsâ Aleyhisselâm.”
Diye Cevap Verirler. Bunun Üzerine Onlara, Şöyle Denilir:
▬ “Onun Fakirliği, Kendisini Allah Azze ve Celle’ye Karşı Zikr ve İbâdetten Alıkoymamıştır!”
Böylece Bu Dünyâda Ne ile İmtihân Olunmuşsa, Aynı Musibetin Daha Şiddetlisi ile İmtihân Olunan Bir Peygamber Misâl Getirilerek Cevap Verilir.
Rasülullah Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem Efendimiz Duâlarında Şöyle Derdi:
▬ “Yâ Rabbi... Zenginliğin ve Fakirliğin Fitnesinden Sana Sığınırım...”
[Benzer İfâde Bkz. Buhârî-Deavat 29, 44, 45, 46 – Müslim-Zikir 49 – Tirmizî-Deavat 76 – İbni Mâce-Duâ 3 – Ahmed b. Hanbel 6/57, 207]
Hazreti Îsâ Aleyhisselâm da Dünyâ Malına Asla Kıymet Vermezdi. Sahîh Rivâyetlerle Sabit Olunmuştur ki, Onun Sahip Olduğu Hiçbir Şeyi Yoktu. Bir Tek Yün Cübbeyi Yirmi Sene Giymiştir. Seyahate Çıktığı Zaman da Yanına Sadece Bir Testi, Bir Tesbih ve Bir Tarak Alırdı. Bir Gün Bir Adamı Eliyle Su İçerken Görmüştü. Kendisinin Ondan Daha Varlıklı Olduğunu Düşünerek Derhâl O Testiyi Ona Hediye Etti. Îsâ Aleyhisselâm Dâima Şöyle Derdi:
▬ “Benim Binitim, Ayaklarımdır. Benim Evlerim, Yeryüzünün Mağaralarıdır. Benim Yiyeceğim, Yeryüzünün Bitkileridir. Benim İçeceğim de, Yeryüzünün Irmaklarının Sularıdır...”
Yüce Allah Azze ve Celle’nin İndirdiği Suhuf Denilen Bir Kısım Kitaplarda Şöyle Deniliyordu:
▬ “Ey Âdemoğlu! Sen Bu Dünyâ Hayatında İyi ve Kötü Her Yaptığının Karşılığını Göreceksin. Bilerek ya da Hatâ ile Adam Öldürmek Kötü İşlerdendir. Eğer Keffâreti Ödenirse Kısas Yapılmaz Ama Sen Yine de Her İki Durumdan da Sakın. Çünkü Her İkisi de Büyük Birer Cinayettir...”
Eğer Büyük Günâhlardan Tevbe Edilip Bir Daha O Günâh Hiç İşlenmezse Umulur ki Onlar, Cehennemde Bin Yıl Yandıktan Sonra Sahibi İçin Ateşten Çıkarılmasından Şefaâtçi Olur!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder