Ramazanda sıkça sorulan sorular ve cevapları
Ali Eren
İstanbul Müftülüğü’müz, “Ramazanda Sıkça Sorulan Sorular ve Cevapları” başlığıyla 40 soru ve 40 cevaplı bir broşür hazırlamış. Yanına da bir imsakiye koyup güzel bir kap içinde hizmete sunmuş. Bazı firmaların yaptığı gibi, imsâkiyeye Besmele veya başka bir âyet de basmamış. Müslümanların hürmet duyduğu “Müftülük” gibi dinî bir müesseseye de elbette böylesi yakışırdı. Besmele veya başka âyetler bulunan imsâkiyelerin yerlere bırakıldığına sıkça şahit olmaktayız. Onun için, müftülüğün bu tavrı isabetli. Ancak, bir de 40 soru 40 cevap var ki, bunun üzerinde biraz duracağız. Müftülüğün kendi tertipleyip kendi cevapladığı bu 40 soru ve 40 cevaptan ilk soru ve ilk cevap şöyle:
Soru: “Astım hastalarının kullandığı sprey orucu bozar mı?”
Cevap: “Astımlı hastaların, sağlığı oruç tutmalarına uygun olup başka bir hastalıkları da yoksa, rahat nefes almalarını sağlamak amacıyla ağza püskürtülen oksijenli ilaç orucu bozmaz.”
Hayret verici bir cevap… Çünkü, ağızdan alınıp boğazdan geçen her ilaç kesin olarak orucu bozar. Bu ilacın orucu bozmaması için, ağza ya hava olarak girmesi veya girer girmez ağız boşluğunda hava haline gelmesi lâzım… Bu meselenin doğru veya yanlışlığına, başka bir eserde geçen bir meseleyi okuyarak bakalım. O eser, Eski Diyanet İşleri Başkanlarımızdan Ömer Nasuhi Bilmen’in, Büyük İslam İlmihali. Orada deniliyor ki, “Oruçlu olduğunu hatırladığı halde, kokladığı bir buharın dumanı içerisine gitse, orucu bozulur ve kaza etmesi gerekir” (Oruç bahsi, madde 110)
Koklanan bir buharın dumanı bile orucu bozduğuna göre, ağza püskürtülen ilaç hiç orucu bozmaz mı…
İkinci soru şu: “Göz ve burun damlası orucu bozar mı?”
Bu soruya verilen cevabı aşağıda göreceğiz. Ama önce sorunun yanlış olduğunu ifade edelim. Çünkü, göz damlasının hükmü başka burun damlasınınki başkadır. Biriyle oruç bozulur diğeriyle bozulmaz. Doğru cevaba geçmeden önce, bu soruya verilen yanlış cevabı görelim. Müftülüğümüz diyor ki:
“Damlanın yok denilebilecek kadar çok az bir kısmının sindirim kanalına ulaşma ihtimali bulunmaktadır. Göz ve burun damlasının bu kadar miktarı affedilmiş kapsamında değerlendirilmekte ve orucu bozmadığı kabul edilmektedir.”
Fıkıh âlimlerince böyle bir kabul yok, bu bir… İki, değerli müftülük mensuplarından özür dileyerek burun ile hükmü eski Diyanet İşleri Başkanımız Ömer Nasuhi Bilmen’den dinleyelim: “Burna akıtılan ilaç orucu bozar.” (Büyük İslam ilmihali, Oruç bahsi, madde: 121) İşte cevabın doğrusu bu.
Üçüncü soru: “Dil altı ilacı orucu bozar mı?” Buna şu cevap verilmiş: “İlaç ağız içinde emilip yok olduğundan mideye bir şey ulaşmamaktadır. Bu itibarla, dil altı kullanmak orucu bozmaz.”
Bu cevabı verenlere göre orucun bozulması için, alınan şeyin mideye ulaşması icap ediyor. Oysa böyle bir hüküm yok. Hatta, “Mideye ulaşmadığı için oruç bozulmaz” demek birkaç cihetten yanlış:
1- Ağız tiryakisi olanlar sigaranın dumanını sadece ağza çekip geri dışarı verirler. Duman mideye gitmez. Buna rağmen oruç bozulur. Hatta sigara dumanı içeri de çekilse mideye değil akciğere doğru gidiyor değil mi? Dumanı mideye gitmiyor diye sigaranın orucu bozmadığını mı söyleyeceğiz?!..
2- Dil altı ilacının ağız içinde emilip yok olduğu söyleniyor. Erimek yok olmak değil. Hava mı oluyor Yook! Ağız içinde vücut emiyor. Meselâ dil altı olmayan küçücük başka bir ilaç da ağız cidarı tarafından emilip mideye ulaşmayabilir. Şimdi bütün böyle ilaçlar orucu bozmaz mı diyeceğiz?!..
3- 40 sorudan 4.süne verdikleri cevapla, “Orucun bozulması için bir şeyin ille de mideye inmesinin şart olmadığını” kendileri de söylemiş oluyorlar. Şöyle demişler: “Makat veya cinsel organdan ultrason çekiminde, çoğunlukla cihaz içinden su verildiği için, yeme-içme anlamına gelmemekle beraber oruç bozulur.”
Evet, cevap doğru. Demek ki, ön veya arkadan cihazla verilen su mideye gitmese de oruç bozulurmuş.
soru şöyle: “Kulak damlası ve kulağın yıkattırılması orucu bozar mı?” Cevap: “Bozmaz.”
Onlar “Bozmaz” deyedursun, ilim çevrelerince büyük birer âlim oldukları kabul edilen iki eski Diyanet İşleri Başkan olan Ömer Nasuhi Bilmen ve Ahmet Hamdi Akseki hocalar öyle söylemiyor. Onlar, “Bu durumda oruç bozulur” diyorlar. ( Büyük İslam İlmihali, Oruç bahsi, madde: 121. İslam Dini, Orucu Bozup Yalnız Kazayı İcap Eden Şeyler, madde: 15)
40 sorunun 8.si şöyle: Fitil kullanmak orucu bozar mı?
Verilen cevap şu: “Gıda özelliği bulunmayan fitillerin makattan kullanılması, yemek ve içmek anlamına gelmediği için orucu bozmaz.”
Cevabın devamında, “Kadınların önden kullandıkları fitillerin de orucu bozmadığı” söyleniyor.
Bi kere meselenin ele alınışı yanlış. Şöyle ki, cevapta “Gıda özelliği bulunmayan fitiller” denilerek, o şeyde “Gıda özelliği olması şartı” aranıyor. Oysa, fıkıh kitaplarımızda böyle bir şart yok. Olmadığı için de hiçbir kimsenin, 1400 küsur sene sonra kendiliğinden, yeni bir şart ortaya koyma hakkı yoktur. Âlimlerimizin eserlerinde, gıda özelliği olmayan maddelerin de orucu bozduğu açıkça yazılı. Buyurun: “Bir kimse tarafından kendi vücudunun herhangi bir uzvundan saplanıp içerisinde tamamen kayıp olan şey, meselâ bir odun veya demir parçası, orucunu bozar.” (Eski Diyanet İşleri Başkanı Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Oruç bahsi, madde: 125)
Başka bir eski Diyanet İşler Başkanımız Ahmet Hamdi Akseki de İslam Dini adlı eserinde, “Pamuk, kağıt, taş, demir, bakır, gümüş veyahut toprak yutmanın orucu bozduğunu” yazmaktadır.
Görüldüğü gibi, bu maddelerin hiç birinde gıda özelliği olmadığı halde oruç bozulmaktadır.
Başka bir soru şöyle: “İğne yaptırmak, hastaya serum ve kan vermek orucu bozar mı?”
Verilen cevap: “Gıda ve keyif verici olmayan enjeksiyonlar, yemek ve içmek anlamına gelmediklerinden orucu bozmaz.” Yine yemek ve içmek şartı konuluyor.
Ancak, orucu bozan şeyler, sadece yemek ve içmek anlamına gelen şeyler değil. Cevabın doğrusu, Merhum Akseki’nin, Bedâyi’ ve Hidâye gibi meşhur fıkıh kitaplarından aktardığı gibidir. Şöyle ki: “Dımağa, karın boşluğuna, buruna, kulağa ve vücudun içine açılan normal yerlerden veya kesici bir âletle açılan yerlerden, bir şeyin girip içeriye ulaşmasıyla da oruç bozulur.”
Devamı dipnotta: “Muhtelif hastalıkların tedavisinde, doktorlarca, oruç halindeki hastanın vücuduna zerk olunan iğnenin içindeki madde dimağa dâhil olduğu (ulaştığı) veyahut cevf-i batna (içeriye) girerek karaciğer ve böbrekler ve mesâne vâsıtasıyla bedenden çıktığı takdirde, bu iğneyi yaptıran oruçlu şahsın orucu bozulup yalnız kazâ (gününe gün oruç tutmak) lâzım gelir. ( Diyanet İşleri Reisliği Müşavere Heyeti kararı. Tarih: 9.11.1956, Sayı: 630)
40 sorudan 15.si: “Oruçlu iken diş fırçası veya misvak kullanılabilir mi?”
Cevap: “Diş fırçalamak oruca zarar vermez. Mekruh da değildir. Boğazdan kaçırmamak şartıyla macun da kullanılabilir.”
Soruda misvaktan bahsediliyor, cevapta misvak yok. Aksine, soruda diş macunu olmadığı halde, cevapta macuna ait hüküm var. Doğru olduktan sonra zararı yok ama, ne var ki doğru değil…
Oruçlu bir kimsenin, satın alacağı yağ, bal gibi bir şeyin, yutmaksınız tadına bakması mekruh. Yemeğin tuzu eksik veya fazla olduğunda kocası kızmayacak olan bir kadının, yemeğin tuzuna bakması da mekruh. Çünkü, yağın da balın da yemeğin de bir tadı var. Diş macununun da kendine mahsus bir tadı olduğu biliniyor. Bu durumda nasıl “Macun da kullanılabilir” denilebilir ki!
soru şöyle: “Yağmur, kar ve dolunun yutulması orucu bozar mı?”
Cevap: “Ağza giren yağmur, kar veya doluyu isteyerek yutmak, su içme kapsamında değerlendirildiği için orucu bozar. Fakat, kişinin kastı olmaksızın boğaza inen yağmur, kar ve dolu orucu bozmaz.” Bu kadarı da olmaması lâzım artık…
Bakın! İstanbul Müftülüğü’nün “Bozmaz” dediğine, müftülüğün bağlı olduğu makamın eski iki sahibi, eski Diyanet İşleri Başkanı Ömer Nasuhi Bilmen ile Ahmet Hamdi Akseki “Bozar” diyorlar.
a) “Bir kimse oruçlu olduğunu bildiği halde, kastı olmaksızın hata ile bir şey yese veya içse, meselâ abdest alırken içerisine su kaçsa veya ağzına kar veya yağmur damlaları düşüp içersine girse, orucu bozulup üzerine kazâ lâzım gelir.” (Büyük İslam İlmihali, Oruç bahsi, madde: 104)
b) “Orucu bozup yalnız kazayı icap eden şeyler: Boğazına yağmur veyahut kar kaçıp onu kendi isteğiyle yutmamış olmak. (Eğer kendi isteğiyle yutarsa keffâret (60 gün oruç tutmak) da lâzım gelir.” (İslam Dini, Oruç Bahsi, madde 18)
Değerli okuyucular! Biz, her sene olduğu gibi bu Ramazanda da kartelin sergileyeceği zihin bulandırıcı tavırlara cevaba hazırlanırken, hiç beklemediğimiz makamın düştüğü bu yanlışlara cidden üzüldük. Doğru cevapları, aynı teşkilatın eserleriyle ortaya koyduk. Zaten bütün fıkıh kitapları aynı şeyi söylüyor. Bu tavrı anlayamadığımızı bildirirken, hayırlı Ramazanlar temenni ederim efendim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder