KABİR HAYATININ TEMSİLİ
İnsanın dünya, berzah (kabir âlemi) ve âhiret olmak üzere üç yurdu vardır.
İnsan, öldüğü ve kabrine konulduğu zaman onun için yeni bir hayat -berzah hayatı- başlamış olur.
Allâhü Teâlâ, kabre konulan ölünün bedeninde, lezzet ve elemi idrâk edebileceği bir nevi hayat yaratır. Ölü, bu şekilde ya nimetlere nâil olur ya da azâba dûçâr olur.
Lâkin berzah hayatını dünya hayatına tamamen kıyas etmek doğru değildir. Biz, kabirde meydana gelecek hâllere inanmakla birlikte bu hâllerin nasıl olacağını tamamen bilmenin Allâhü Teâlâ’ya mahsus olduğuna inanırız ve Allâhü Teâlâ’nın ilmine havale ederiz. Bu hâller, ancak benzetme yoluyla biraz izah edilebilir. Şöyle ki:
Yanımızda iki şahsın uyumakta olduğunu farz edelim. Bunlardan biri tatlı bir rüya görüyor; rüyasında ailesiyle beraber büyük ve güzel bir bahçede. Bahçeyi süsleyen çiçeklerin güzel kokularından istifade ediyor, çeşit çeşit ağaçların meyvelerinden yiyor. Hâsılı kendisini pek mesut bir hâlde buluyor.
Diğeri de çok dehşetli bir rüya görüyor; rüyasında birtakım cânîler ile beraber hapsedilmiş olduğunu, hapishanenin duvarlarından, üzerine akreplerin, yılanların geldiğini görüyor. Rüyasında, kendisini bedenen ve ruhen sıkıntılar içinde buluyor.
Hâlbuki bunların ikisi de dışarıdan sakin bir uykuya dalmış, hareketsiz bir hâlde görünüyorlar. Bunların ne mutluluğu, ne de elem ve ızdırabı fark ediliyor. Demek ki maddî sebepler ile hâsıl olan ferahlık yahut elem ve ızdırap, manevî sebepler ile de hâsıl olabiliyormuş!
İşte bunun gibi bir ölü de kabrinde ya sefa yahut ızdırap ve elem içerisinde bulunur. Kabri, kendisi için ya bir cennet bahçesi yahut bir musîbet çukuru olur. Artık onların âlemi başka bir âlemdir, dünyada yaşayanlar -Allâh’ın izin verdiği kimseler hariç- o âlemin hâllerine vâkıf olamazlar. (Ö. Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelam)
04 Şubat 2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder