KALAYCI ZADE MEHMED EFENDİ
(KALAYCI HOCAEFENDİ)
Kalaycı Hocamızın asıl İsmi Mehmed ORAL dır. Alanya nın Demirtaş beldesindendir. Ali Efendinin oğludur. Çocukluğunda KARGICAK MEDRESESİ nde akrabası olan Yeşilöz Köyünden Zühtünün Hüseyin Efendi ile okumuşlardı. Okuma yazma temel dini bilgilerini burada öğrenmişlerdi. Marangozluk, ahşap ev ustalığı gibi işler yaparlardı. Çok iyi yapı ve ev ustası idi. Etrafında tercih edilen ustalardandı. Bütün bunların yanında Osmanlıdan gelme bir edep ve terbiye ile dini yaşamaya çalışırlar haram ve helallere azami dikkat etmeye çalışırlardı.
Kalaycı Hocamız aynı zamanda köy katipliğini de yürütürlerdi. Köy Katiplerinin bir adı da " Tahsildar " idi. Tahsildarlar köylülerin kazançlarının senelik vergilerini hesaplar ve alırlar idi. Tarım ürünlerinden alınan vergilere aaşar denirdi. 1950 den önce hayvandan, koyun ve keçi benzeri şeylerden vergi alınırdı.
Kalaycızade Mehmet Efendi bütün bu dünya işlerinin yanı sıra beş vakit namazında birisiydi. Osmanlıdan gelen bir şuur ile bir mürşidi kamile intisap etme gereğini arzular ve arar idi. Ermenek taraflarında bir zatın mürşitlik iddiasında olduğunu duymuş, ziyaretine gitmiş ve aradığı kişinin sünneti şerife ve edebe uymayan hallerini görerek hayal kırıklığı ile geri dönmüştü. Gönlünde bir mürşidi hakikiyi bulma ateşi var idi. Çocukluk arkadaşı Zühtü'nün Hüseyin Efendi bir vesile ile Çırpanlı Hoca Efendi ile tanışmış ve Hazretimizi bulma devleti ile şereflenmişti. Kalaycı Hocamızı da tanıştırmak istiyordu. Kalaycı Hocamız Ermenek tecrübesinin ezikliği ile " abdestimi alırım, namazımı kılarım, tarikata girmem" diye bir düşünceye mahkum olmuştu. Zühtü'nün Hüseyin Efendinin " gel seni Çırpanlı Mustafa Efendi ile tanıştırayım" sözünü kırmadan geçiştiriyordu. Eskiden köylüler at ile Perşembe günü yola çıkar, 30 kilometre civarı uzaklıktaki Alaiye ye gelir, hanlarda yatar, Cuma günü Cuma namazı kılar, ihtiyaçlarını görür ve akşama köylerine binekleri ile geri dönerdi. O zamanları dolmuş, otobüs taşımacılığı pek gelişmemişti.
Kalaycı Hocamız arkadaşının "Alaiye ye beraber gidelim seni Çırpanlı Hocamızla tanıştırayım " teklifini kibarca bir iki hafta mazeret beyan ederek geçiştirir. Fakat son teklifinde artık mazeret bulamaz olur. Beraber Alaiye ye gelirler. Arkadaşını kıramadığı için gittiğinden, giderken yolda devamlı içinden "Abdestimi alırım, namazımı kılarım ama tarikata girmem" düşüncesini tekrar eder. Alaiye ye varırlar. Hana yerleşirler. Sonra Çırpanlı Hocamızın Hacet Mahallesinde portakal bahçeleri içindeki evine varıp ziyaret ederler. Çırpanlı Hocamız "Abdestini alıp namazını kılan Müslümanların dini güzel yaşaması için tarikata girmesi elzemdir " diye nasihatta bulunur. Kalaycı Hocamıza "Rabıtayı Şerifeyi" tarif buyurur. Kalaycı Hocamız " sen tarif et ama ben yapmam" diye bir düşünceye sahip. Kalkıp hana gelirler. Yatarlar. Kalaycı hocamız vazife almadan da devamlı teheccüd namazı kılarmış. O gün de teheccüde kalkmış. Teheccüdü kılınca " dur bakalım şu tarif edilen rabıtayı bir yapayım" der. Usulünce rabıtaya başlar. Öyle bir feyiz alır ki, başlar ağlamaya. ""Bu güne kadar boşuna yaşamışım " der. Sabah namazına kadar Rabıtai şerife ye devam eder. Sabah namazını kılar fakat rabıtanın tadını bırakamaz. Sabah namazından sonra da devam eder. Handakiler işine gücüne gider o, hancı gelip " arkadaş çık artık ben hanı temizleyeceğim" diyene kadar rabıtayı şerife ye devam eder. Kalaycı Hocamız handan çıkar. Rabıta yı şeriften o kadar zevk almış ki, rabıta yapacak bir yer arar. Kuyular önü camiine gider. Kimse rahatsız etmesin diye sermahfele çıkar. Rabıtayı şerife ye devam eder. Zamanın nasıl geçtiğini bilemez. Birisi dürter. "Arkadaş ne uyuklayıp durusun? Kalk abdest al . Cuma vakti geldi" der. Bakmış ki öğle olmuş, cami dolmuş, namaz başlayacak. O derece rabıta yı şerifenin tadını almış.
Çırpanlı Hocamızla tanışan Kalaycı Hocamızın hayatı değişmiştir. Çırpanlı Hocamıza büyük bir saygı ve tazim duymaya başlamıştır. Kendisinin de Hazreti Üstazımızla tanışma isteği olur. Hazretimizle tanışır. İlerlemiş yaşına rağmen Hz Üstazımızda okur. Müftülük imtihanına girer. Afyon Emirdağı ilçesine müftü tayin olur. Orada hem müftülük hem de Kur an kursu hizmeti yapar. Emirdağlı Hasan Hoca yetiştirdiği talebelerinin en maruflarındandır. İki sene de Keçiborlu Müftülüğü yapar. Daha sonra 1956 senesinden 1961 senesine kadar Korkuteli müftülüğü yapar. Korkuteli müftülüğünden Elmalı Müftülüğüne tayin olur. Burada 10 sene kadar hizmet eder. Hizmetlerinden rahatsız olan diyanet işleri tarafından Çemişgezek müftülüğüne sürülür. Fakat yaşı ilerlediği ve mevcut olan sağlık durumları nedeniyle Çemişgezek e gitmez. İstifa eder.
Rivayet olunur ki, mana aleminde Rabiatül Adeviyye Hazretlerinin arzusu ile alimesi az olan hanımları okutma vazifesi verilir. Erkekler camiye Cumaya gider, hoca ve vaaz dinler. Fakat hanımlar bu nimetten mahrumdur. Hanımların da dini ilim ve terbiyeden nasibini alması gerekir. O sene hacca gider. Ve o sene " Haccı Ekber" e rastlar ve hac farizasını yapar. Dönüşünde Antalya eşrafından "Bekir ÖZTÜRK " Bey in Kurs olarak dizayn edilen evinde 26 kız talebesine ulumi diniyyeyi okutur. Bu 26 talebe Hocahanım olur ve kız yurtlarımızın temelini teşkil ederek kız ve hanımlara yönelik irşat hizmetlerine başlarlar.
Hanei saadetlerindeyken bir gün muhtereme hanımları ile otururken bir " Amenerrasulü " okuyan ses duyarlar. Bu ses nereden geliyor acaba diye aramaya başlarlar. Odaları gezerken ses te onlarla gezmekte ve güzel ve lahuti bir ses ile kıraat devam etmektedir. Sesin geldiği yeri bulamazlar. Sonunda hanımı " Efendi ses sizin göğsünüzden içinizden geliyor" der. Hakikaten ses hoca efendinin kalbi şerifinden gayri ihtiyari şekilde gelmektedir. Tarih boyunca tasavvuf ehillerinde böyle ve buna benzer garip hadiselerin vaki olduğu menakıp kitaplarında fazlasıyla menkuldür. Hazreti Ömer zamanında bir Cuma günü hutbedeki Hz Ömer hutbeyi keser, uzaklar bakıp bir miktar durduktan sonra " Ya Sariye el cebel" diye bağırır. Zaman sonra dönen ordu komutanına sorarlar. Cevaben tam o vakitte Hz Ömer in sesini duydum. Dağ tarafına baktım. Düşman pususunu gördüm ve tedbir aldım düşman tuzağından kurtulduk dediği meşhurdur.
Kalaycı Hocamızın Alanya Demirtaş mezarlığı civarında evi vardı. Bazen oraya gelirdi. Evinin hemen yanından köy dolmuşları geçerdi. Dağ köylerinden bir akrabası dolmuşa binip yatılı ziyaretine gelir. Dolmuşlar akşama doğru köylerine döner. Misafir de bir gün yatılı kalıp ertesi gün dolmuşlarla köyüne dönecektir. Kalaycı hocamız misafiri çok ama çok sever idi. Misafirlerine yemek, çay, kahve ikramlarını bizzat kendisi yapar ve bundan çok memnun olurdu. İkram etmeyi severdi. Misafiri ile sohbetten ikramlardan sonra yatılır. Sabah kahvaltı yapılır. Usuldür " nasıl rahat edebildiniz mi ? diye sorulur. Hocamız da misafirine sormuş. "Nasıl rahat edebildiniz mi " diye. Misafiri de Alanya tabiri ile " ay efendim çok rahat ettim. Yatağınız da çok rahatmış" der. Sohbet ve muhabbetlerden sonra köy dolmuşlarının dönme vakti gelir. Hocamız bağ ve bahçesinde olanlardan hediye hazırlattırır. Dolmuş gelip misafir uğurlanırken hediyeler arasında bir de yatak balyası vardır. Misafirin yükleri dolmuşa yüklenirken misafir " Hoca emmi bu balya nedir" der. Hocamız " o sizin yattığınız yataktır. Hoşunuza gitmiş size hediyem olsun" rahat rahat istirahat edersiniz der. Akrabalarından dinlediğimize göre çok eli açık biriydi. Hediye ve ikramı çok ama çok severdi.
Kalaycı Hocamıza Hazretimiz "sen yüz yaşına kadar yaşayacaksın " buyurur. Son zamanlarında birkaç hastalıktan muzdariptir. Son zamanlarında Antalya da ikamet etmekteydi. Vefatından dört gün önce Müftü Remzi abiyi çağırır. Hazretimizin işeret buyurduğu 100 yaş ebced hesabı ile şifredir. Ben önümüzdeki Cumayı Cumartesiye bağlayan gece vefat edeceğim der. Bu sözleri Salı günü söyler. Perşembe günü komaya girer.
Buyurduğu gibi Cumayı Cumartesiye bağlayan gece vefat eder. Vefat ettiğinde tarihler 15 Ocak 1983 tarihini göstermekteydi.
Vasiyetinde Alaiye ye Çırpanlı Hocamızın yanına defnedilmeyi ister. Çırpanlı Hocamızı dünyanın dört bir yanından ziyarete gelen olur. Onların Fatiha ve dualarından ben de hisseyab olmak isterim der. Benim mezarım hocamın mezarının aşağı tarafında olsun der. Benim mezarımı normalden bir karış derin kazın. Hocamdan her yönden aşağıda olmalıyım. Edep bunu gerektirir der. Damadı Mehmet ÖZGEN bey in bu isteklerine uyan mezar yerine defnedilir. Alaiye nin vefalı ve aziz insanları vasiyetini aynen yerine getirir. Dünyanın dört bir yanından Çırpanlı Hocamızı ziyarete gelen kadirşinas ziyaretçilerin hediyelerinden hisseyab olmaktalar.
Cennet mekan Kemal Kacar Ağabeyimiz Kalaycı Hocamız hakkında ara ara "Kibarı evliyadan " buyururlarmış. Ara ara da "Kalaycı Hoca ,Selçuklu da hanımlara yönelik dini tedrisat yok idi, Osmanlıda da hanımlara yönelik dini tedrisat yok idi. Hanımları okutmak size nasip oldu" buyururlarmış..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder