14 Şubat 2022 Pazartesi

KADI Bir İbret Hikayesi Eskiden hukuk fakültesini birincilikle bitirenleri mükâfat olarak Medine'ye kadı (hâkim) olarak tayin ederlerdi. Gönlü Rasûlullah aşkı ile dolu olan bir genç bunu öğrenince bütün gayretini sarf ederek hukuk fakültesini birincilikle bitirmeye karar verdi. Gündüz okulda, gece evinde ders çalışıp gayret sar

fetti ve birinci olmayı başardı.

Bir de adak adadı:
“Eğer okulumu birincilikle bitirip Medine’ye hâkim olursam yolda ilk karşıma çıkıp yardım isteyene cebimdeki en büyük parayı vereceğim.”
Okulu birincilikle bitirince Medine’ye hâkim olmaya hak kazandı. Tayini yapıldı ve yola çıktı.
Şam'a gelince Emevi Camii’nde namazını kılıp Allah’a hamdetti
ve tekrar yola koyuldu.
Bir an önce Medine'ye kavuşmak istiyordu.
Camiden çıkarken gözleri doldu ve bir an Rasûlullah’a kavuşmuş gibi bir hâl hissetti.
Ağlayarak camiden çıktığında bir meczup karşısına geçti:
“ŞEY’en LİLLAH!"
(Allah için bir şey.)
Cebinde ona vereceği bozuklukları araştırırken meczup:
“Adağını unutma!” dedi.
Hâkim irkildi, çok şaşırdı.
«Bu da kim? Adağımı nereden biliyor?» diye düşündü, en büyük BEŞİBİRLİĞİ uzattı:
“Allah ve Rasûlü için canımı istesen veririm… Helâl olsun!”
Meczup, parayı aldı, oradan uzaklaştı.
Uzaklaşırken de anlaşılmayan birtakım şeyler söyledi…
Yola devam etti, bir müddet sonra Medine'ye ulaştı, ikâmetğâhına yerleşti,
fazla oyalanmadan ilk iş olarak abdestini tazeledi ve Rasûlullah’ı ziyaret etmek üzere Ravza-ı Mutahhara’ya gitti. Edeple salât-u selâm getirerek Ravza’ya girdi.Bir de ne görsün!..
Birisi ayaklarını Rasûlullah’a karşı uzatmış, huzûr-u Peygamberide upuzun yatıyor!..
Zoruna gitti. Rasûl’e karşı yapılan bu saygısızlığı hoş görmedi ve o zatı ikaz amacıyla ayaklarına dokundu.
Yatan adam başını kaldırıp dik dik baktıktan sonra tekrar başını koydu ve uyumaya devam etti.
Hakim ikazında ısrar etmedi; ziyaretini yaptı, huzur içinde evine döndü ve istirahata çekildi.
Yol yogunu idi, uykuya daldı. Bir rüya gördü.
İki görevli gelip mahkemeden çağrılıyorsun, dediler. Alıp mahkemeye götürdüler.
Mahkeme heyetinin karşısına çıkınca donup kaldı…
Heyetin başkanı Rasûlullah Efendimiz idi.
Sağında Ebûbekir ve Ömer, solunda Osman ve Ali (ra) oturuyordu.
Sonra dâvâcıya baktı ki biraz evvel Ravza’da yatan adam.
Rasûlullah (sav):
"Hakkınızda şikâyet var, benim huzurumda şu kardeşini rahatsız etmişsin, doğru mu?” diye sordu.
“Doğru yâ Rasûlâllah ama ben onu incitmek için değil, huzurunuzda edebe muğayir bir hâlde olduğu için ikaz etmek istemiştim. Kötü bir niyetim yoktu.” diyebildi.
Dâvâcıya dönen Rasûlullah: “Davalıyı dinledin, ne diyorsun?” Adam:
“Mademki niyeti iyi imiş, ben de affettim yâ Rasûlallah!”
Rasûlullah bu sefer şâhitlere dönerek:
“Şâhit misiniz, yâ Ebabekir, ya Ömer, ya Osman, ya Ali?” Hepsine tek tek eliyle işaret etti. İ
Onlar da şâhitlik ettiler.
Genç hakimle davacı huzur-u Rasulullah’ta kucaklaşıp helalleştiler. Bu esnada çok heyecanlanan hâkim uykudan uyandı.
Abdestini aldı, teheccüd namazını Mescid-i Nebevi’de kıldı ve Ravza’ya vardı. Baktı ki aynı kişi hâlâ orada aynı şekilde yatıyor.
Hâkim, hemen yatan adamın ayaklarını kapandı, öpmeye başladı.
Adam başını kaldırdı:
“Yahu biraz evvel teptin, şimdi öpüyorsun. Ne oldu, ne istiyorsun?”
Hâkim, özür diledi.
“Hakkını helâl et efendim.” dedi. Adam:
“Yahu seninle biraz evvel Rasûlullah’ın huzurunda barışıp kucaklaşmadık mı? Hem sana senelerden beri âşık olduğun Rasûlullah’ı ve dostlarını gösterdim… Daha ne istiyorsun?
Yoksa Şam’da verdiğin beşibirliği mi istiyorsun?
Al!..”
Beşibirliği de verip ortadan kayboldu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder