Allahü teâlâ, bir kulunu severse, ona sevdiği evliya bir zatı tanıtır. Tanımamış olanlara kızmak yerine, onlara acımalı, tanımalarına yardımcı olmalı. Silsile-i aliyye büyüklerine talebe olmak, en büyük rütbedir. Bu rütbeden başka bir rütbe düşünmek, felakettir. Çünkü başka bir rütbe, zirveden aşağıya düşmektir. Gerçek rütbe sahibi bir talebe, hocasını incitmekten, sevgisini kaybetmekten çok korkmalı. Bu korku büyük nimettir, korku yoksa felakettir.
Dünyada en zor iş, hakla bâtılı ayırmaktır. Bu, insanın ilmiyle ve kendi aklıyla olmaz. Mutlaka bilen birinden öğrenmesi gerekir. Silsile-i aliyye büyükleri, hakkı ve bâtılı tam ayırır. Onlara da hocaları bildirmiştir. İşte, o büyüklerin özellikleri şudur: Hepsi hocalarından, hocaları da kendi hocalarından nakletmişlerdir. Bu nakil, silsile yoluyla Resulullah’a kadar varır. Hocası Resulullah’a ulaşmayan, hakkı bâtıldan ayıramaz, bir yerde bid’ate düşer.
Büyüklerin bir talebesine sorarlar:
- Hep büyükler diyorsunuz, hocamız diyorsunuz, hocanız size ne öğretti?
- Şunu öğretti: Önünüze birbirine benzeyen 73 altın konsa ve size, (Bunlardan 72’si sahte, biri gerçek altındır. Siz ilk seferde bu gerçek altını bulacaksınız) dense, bulabilir misiniz? İşte büyükler bize, o ilk seferde gerçek altını bulmayı ve 73 fırka içinde doğru olan tek fırkayı öğretti.
- Herkes kendi altınını doğru biliyor, sizinkinin doğru olduğu nereden belli?
- İslamiyet, nakil dinidir, selim akla da zıt değildir. O doğru cevabı hocamıza hocası, ona da hocası, ona da onun hocası öğretmiştir. Bu silsile Peygamber efendimize kadar gider. Arada kopukluk olursa, bid’atler, sapıklıklar karışır. Arada kopukluk yoksa o yol doğrudur. Kendi yolunda kopukluk olduğunda şüphe eden, ihlâsla dua ederse, Allahü teâlâ ona doğruyu göstereceğine söz vermiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder