Kur’an-ı Kerim'i çokça okumalıyız
Kanaatimce bize düşen sadece mü’min için Kur’an okumanın lüzumu, faydası; okumamanın yanlışlığı, maddî-manevî hayatımız üzerindeki olumsuzlukları / zararları üzerinde durmak olacak.
Rabbimiz (c.c.) buyuruyor ki: “Sonra biz o Kitab'ı (Kur’an), kullarımız arasından seçtiklerimize mîras olarak verdik. Onlardan (insanlardan) kimi kendisine zulmeder, kimi ortadadır (orta yolu tutar), kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük fazilet/lûtuf budur.” (Fâtır suresi, 35/ 32)
Hemen herkes bilir ki, verâsette en büyük pay, mûrise (ölene) en yakın olanındır. Madem ki Kur’an bize Rabbimiz tarafından miras bırakılmış ve bu mirasın varisleri de yakınlık / fazilet / üstünlük durumuna göre üç sınıfa ayrılmışlar; neden en yakın ve en çok pay alanlardan olmayalım… Niçin onu daha çok okuyup hayatımıza uygulamakta müsabakaya girmeyelim… Manevi yarışta öne geçmek için gayret sarf etmeyelim…
Bizi bundan engelleyen nedir; şeytandan, şeytanlaşmış insanlardan ve nefsimizden başka… Onlarsa bizim apaçık düşmanlarımız.
Gelin, onların dediklerine boyun eğmeyelim. En büyük sermayemiz olan vaktimizi-ömrümüzü boş ve lüzumsuz şeylerle heder etmeyelim. Dilimizi, gönlümüzü, ruhumuzu; evimizi, işyerimizi, büromuzu mutlaka Kur’an’la süsleyelim. Mâlâyâni ile meşgul olmak yerine, Allah’ın Kitabını okuyalım. Düşmanlarımızı güldürüp dostumuz olan ruhanileri ağlatmayalım. Bakınız Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) buyurmuşlardır ki:
"Kur’an-ı Azimüşşanı evlerinizde çok okuyun... Bir ev ki, o evde Kur’an-ı Kerim okunmuyorsa, onun hayrı az, şerri çok olur. Ve o ev, içindekilere dar gelir, onları sıkar (onlar da kendilerini dışarı atmaya çabalarlar).” [Muhtâru’l-Ehâdîs, Hadis no: 221; Ayrıca bkz. Süyûtî, el-İtkan, 1, 105]
Kur'an-ı Kerim ezberi de çok mühimdir, Allah (c.c.) katında pek makbul bir ibadettir. Hadis-i şerifte, “Kalbinde, Kur’ân’dan bir miktar bile bulunmayan kimse, harap olmuş ev gibidir.” [Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 18/2913; Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân, 1] buyrulmuştur.
Mü’minin ezberindeki Kur’an, okudukça Cennet’te de derecesinin yükselmesine vesile olacaktır. Ebu Saîdi'l-Hudrî (r.a.) şöyle anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:
"Kur'an ehli (onu okuyup, onunla amel eden) Cennet’e girdiği vakit, kendisine:
‘Oku ve yüksel!’ denilir. O da okur ve yükselir. Her ayet için bir derece verilir. Böylece o bildiği ayetleri sonuna kadar okur (ve her biri için bir derece alır)."
Bazı hadis-i şeriflerde, Cennet’teki derecelerin miktarının, Kur'an-ı Kerim'in ayetlerinin sayısına denk olduğu ifade edilmiştir. Cennet’te, mü'mine Kur'an'dan ezberlediği ayet sayısınca derece verileceği bu hadis-i şerifte ifade edilmektedir. Buna göre Kur'ân hâfızları, ihlâs üzere Kur'ân'la amel etmek şartıyla, ahirette en yüce mertebelere erişecek demektir.
Bazı âlimler hadisten, ahirette Kur'ân'ı her okudukça mertebe kat’edileceğini / alınacağını anlamıştır. Bu durumda Kur'ân ehlinin mertebeleri, devamlı artacaktır ve buna bir hudud koymak mümkün değildir.
Ayrıca hadis-i şerifte, "Kur'an hâfızı" değil, "Kur'an ehli" deniyor. Bu durum, ebedî yükselme imkânının, hâfız olmayanlara da açık olduğunu ifade eder. Kur'an-ı Hakîm’in hakkını vermeyen kimseler, hâfız da olsalar onların derecesi sınırlıdır. Şu halde esas olan, hakikaten Kur'ân ehli olmak / olabilmektir. [Bkz. Canan, İbrahim,Kütüb-i Sitte Muhtasarı, 17, 489, Hadis no: 7124]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder