Kur'an'ı öğrenmeyen veya bildiği halde okumayanların ahiretteki kaybı
Bildiğiniz gibi her mü’minin namazını kılabilecek kadar Kur’an-ı Kerim ezberlemesi farzdır. Kur’an-ı Kerimi yüzünden okumayı öğrenmek ise farz olmamakla birlikte sevabı çok büyüktür. O bakımdan meseleye, “bu dünyadan Kur'an-ı Kerim'i okumasını bilmeden ahirete intikal edenin durumu öbür hayatta nedir, onu nasıl zorluklar beklemektedir?” tarzında değil de, öğrenmeyen kişinin manevi kayıpları açısından bakmak, o yönde değerlendirmek herhalde daha isabetli olur. Çünkü böyle bir mü’minin uhrevî kaybı büyük olur.
Rabbimizin Kelâmı’nı okumaya vesile olacak Elifba’nın altı-üstü 28 harftir, günde bir harf öğrense insan, bir ayda bitirir. Karşılığında alacağı mükâfatı düşünüp “İlim beşikten mezara kadardır” düsturunu da kendisine umde edinerek, hangi yaşta olursa olsun, hemen öğrenmeye başlamalıdır.
Bir başka açıdan düşünecek olursak, aşağı yukarı 60-70 senelik bir ömür Kur'an bilmeden geçerse, sebep her ne olursa olsun, bir Müslümana yakışmaz.
Ayrıca kişi, öğreninceye kadar da günde 50 İhlâs-ı şerife devam etmeli ki, Kur’an’ın günlük hakkı olan 200 ayeti okumuş olsun… Malumunuz İhlâs suresi 4 ayettir, 50 ile çarptığımızda 200 ayet eder. Günde bin İhlâs biraz fazla, uzun sürer, zor gelebilir.
Rabbim (c.c.) size kolaylıklar, talebelerinize de zihin açıklığı ihsan eylesin.
***
Kur’an-ı Kerim öğrenmeyi teşvik babında okumanın faziletine dair bazı hadisler
Ebû Hüreyre (r.a.) hazretlerinin, Kur’an okuyanların kazanacağı mânevî derecelerle ilgili olarak Peygamber Efendimiz’den (s.a.v.) rivayet ettiği şu hadîsi şerîf, mü’min gönüllerin heyecanla tutuşmasına vesile olacak özellik ve güzelliktedir:
“Kıyamet gününde Kur’an-ı Kerîm gelecek ve Allah Teâlâ’ya:
- ‘Yâ Rabbî! Kur’an okuyan kimseyi şeref süsüyle süsle!’ diyecek; bunun üzerine Kur’an okuyan kimse şerefle süslenecek.Yine Kur’an-ı Kerîm:
- ‘Allah’ım! Ona şeref elbisesi giydir!’ diyecek; hemen o zâta elbiselerin en değerlisi giydirilecek. Sonra Kur’an:
- ‘Rabb’im! Ona şeref tâcı giydir!’ diye niyâz edecek; o kimseye şeref tâcı giydirilecek. Sonunda Kur’an-ı Kerîm:
- ‘Yâ Rabbî! O kulundan râzı ol! Senin rızandan/hoşnutluğundan üstün bir şey yoktur.’ diyerek, Kur’an okuyan kimseyi mânevî mertebelerin en yükseğine ulaştıracak. [Tirmizî, Sünen, Fezâilü’l-Kur’an, 18; Dârimî, Sünen, Fezâilü’l-Kur’an, 1]
Yüce Kitab’ımızın, kendisini okuyanlara kazandırdığı sevabın, ecrin, mükâfatın, güzelliklerin haddi hesabı yoktur. Mahşerde, güneşin tepeye dikildiği, herkesin kan ter içinde çırpındığı o dehşetli saatlerde, Kur’an’ın, kendisini okuyan ve emirlerine göre yaşayan kimselere sağlayacağı büyük imkândan söz eden Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
“Kıyamet gününde, Kur’an-ı Kerîm ile Onun emirlerini tutup yasaklarından kaçınan mü’minler ortaya getirilecekler. Kur’an’ın önünde en uzun iki sûresi, Bakara ile Âl-i İmrân bulunacak. O sırada bu iki sûre, iki bulut gibi görünecek veya aralarında bir nur bulunan iki siyah gölgeliği andıracaklar; yahut bu iki sûre, kıyamet gününde sahiplerini savunmak üzere saf bağlayıp kanat germiş iki kuş sürüsü gibi gelecekler.” [Müslim, Sahih, Müsâfirûn, 253; Tirmizî, Sünen, Fezâilü’l-Kur’an, 5]
Herkesin bir kurtarıcı beklediği mahşerin o dayanılmaz anlarında, Kur’an-ı Kerîm’in bir şefaatçi olarak ortaya çıkması ve kendisini okuyup ona göre yaşayanların elinden tutması, ne büyük bir saadet, ne güzel bir kurtuluş vesilesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder