5 Ocak 2022 Çarşamba

GIYBETİN KEFFARETİ

Gıybet eden kişi her şeyden önce kalben derin bir üzüntü duymalı ve pişman olup tevbe etmelidir. Bu suretle Allah katındaki sorumluluktan kurtulabilir. Ancak asıl kul hakkı geride durmaktadır. Onun için de hak sahibi kişilere ulaşmaya çalışmalı, gıybet, iftira, yalan isnadı, her ne yaptıysa her şeyi açık seçik anlatmalı, gerekirse yalvarmalı, gıybetini ettiği kişinin gönlünü hoş edip helalliğini almaya gayret etmelidir. Eğer gıybet edilen kimseye ulaşmamışsa istiğfarın kafi olduğunu söyleyen Allah dostları da vardır.

Şayet hak sahipleri ölmüş veya yerleri belli değilse, onlar için: “Ya Rabbi beni de, gıybetini ettiğim kişileri de affet!” diye dua ve istiğfar etmeli, hayır hasenat yapmalı, daha önce yerdiği bu kimseleri gıyaplarında övmelidir.
NETİCE:
Beyazıdı Besdami Hz.leri: İbadet 10 kısımdır. 9 u susmak ve diline sahip olmaktır buyuruyor.
Bütün bu malumatlardan da anlaşılacağı üzre, dil emanetini korumanın sanıldığı kadar kolay olmayacağını anlıyoruz. Gıybet yapmamalıyız demiyorum, gıybetle savaşmalıyız. Hayatımızı bir üniversiteye dönüştürmeli, gıybetin inanılmaz inceliklerini kavrayabilecek akıl ve vicdan keskinliğine kavuşabilmek için, öğrendiklerimizi tüm iletişimlerimize uyarlamalıyız. Birisinden gıyabında söz edeceğimizde, aklımızdan geçen cümle ağzımızdan çıkmadan önce kendimizi onun yerine koymalı, onu hissetmeli ve rencide olacağını hissettiğimiz anda susmayı tercih etmeliyiz. En iyisi, çok az konuşmalıyız. Bu savaş ilk başladığında, eroin krizine tutulmuş gibi, sözlerin ortasında uyanır, konuşamama krizine yakalanabiliriz.. Gıybete savaş açtığınızda, yaptığınızın büyüklüğü nedeniyle ilâhî rahmetin şefkati kalbinize öylesine yayılıyor ki, “Ben bu vakte kadar nerelerdeydim?” diyorsunuz. Gıybet esaretinden bir kere kurtuldunuz mu, özgürlüğünüzün ruhunuza yaşatacağı coşkuya paha biçemeyeceksiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder