27 Ocak 2022 Perşembe

Cennetin Nuru, Pahası, Etrafının Hoşluğu, Sabah Akşam Manzarasının Güzelliği:

 Cennetin Nuru, Pahası, Etrafının Hoşluğu, Sabah Akşam Manzarasının Güzelliği:

Yüce Allah buyurdu ki:
“Oranın neresine baksan, nimet ve büyük bir saltanat görürsün. Üzerle­rinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan giyimlikler vardır. Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz içecekler içirir.” (İnsan, 76/20-21)
“Orada temellidirler. Ne güzel bir yer ve ne güzel duraktır.” (Furkân. 25/76) “Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın. Orada ne susarsın. ne de güneşin sıcağında kalırsın.” (Tâ-Hâ. 20/118-119)
“Orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk görmezler.” (İnşân, 76/13) Ebubekir b. Ebi’d-Dünyâ… Simâk’m şöyle dediğini rivayet etmiştir: Gözlerini kaybetmesinden sonra Medine’de Abdullah b. Abbas’la karşılaş­tım. Ona dedim ki:
— Cennetin toprağı nedir?
— Gümüş gibi bembeyaz mermerdir. Tıpkı ayna gibidir.
— Onun aydınlığı nasıldır?
— Güneşin doğuşundan önceki anı görmemiş misin? Oranın aydınlığı da işte öyledir. Yalnız orada güneş ve dondurucu sıcaklık yoktur.”
İbn Sayyad’ın bir sorusuna cevab olarak Rasûiullah (s.a.v.), cennet top­rağı hakkında şöyle buyurmuştu:
“O, beyaz taşın tozu gibi bembeyaz katıksız misktendir.”
Ahmed b. Mansur er-Remadî… İbn Abbas’tan rivayet elti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Cenab-ı Allah, cenneti beyaz renkte yarattı. O’nun en çok sevdiği elbi­se, beyaz renkli olanıdır. Dirileriniz beyaz renkli elbise giysin. Ölülerinizi de beyaz renkli kefene koyun.” Sonra Rasûlullah (s.a.v.) koyun çobanlarını top­lantıya çağırdı. Toplandılar. Onlara: “Koyunu olan, sürüsüne beyaz koyunla­rı katsın” dedi. Kadının biri gelip: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ben kara koyunlar edindim. Çoğalacaklarım sanmıyorum” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) de ona: “Ka­ra koyunlarının arasına beyazları da kat” diye emretti.
Ebubekir ei-Bezzâr… Üsame b. Zeyd’den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur;
“Cennete gitmek üzere paçalarını sıvayacak kimse yok mu? Doğrusu -Kabe’nin Rabbine yemin ederim ki- cennetin misli yoktur. O; parlayan bir nûr, titreyip salınan bir reyhan, sağlam yapılı bir saray, düzgün ve sürekli akan bir ırmak, olgunlaşmış bir meyve, alımlı ve çok güzel bir zevce, ebedî makamda ve rahat bir diyardaki çok elbiseler sebze ve meyve, kıymetli ve yüksek yerdeki beyaz taşlar ve nimetlerdir.” Ashab: “Ey Allah’ın Rasûlü! Biz paçamızı sıvayıp oraya gideriz” deyince Rasûlullah (s.a.v.): “lnşaaliah deyin” dedi. Onlar da; “İnşaallah” dediler.”
İbn Mâce… Ebû Hüreyre’den merfu olarak şöyle bir rivayette bulunmuş­tur:
“Cennetin yeri beyazdır. Arsasında kâfur kayaları vardır. Çevresi kum tepelerini andıran misk tepeleri ile kuşatılmıştır. Orada sürekli ve düzgün akan ırmaklar vardır. Cennet ehli o arsada toplanıp tanışırlar. Cenab-ı Allah rahmet rüzgarını estirir. Bu sebeple üzerlerine misk kokusu ve güzellik siner. (Sonra) Adam karısının yanına döndüğünde karısı ona: “Sen yanımdan çıkıp gittiğinde seni beğeniyordum. Ama şimdi seni daha çok beğeniyorum” der.”
Cenneti İstemenin Emredilişi. Cenab-ı Allah’ın Kullarını Oraya Özendirmesi Ve Oraya Gitmek İçin Tez
Davranmalarını Emretmesi:
Yüce Allah buyurdu ki:
“Allah, Dâr’üs-Selâm’a (cennete) çağırır.” (Yunus, 10/25)
“Rabbinizin mağfiretine ve Allah’a karşı gemekten sakınanlar için ha­zırlanmış, eni gökler ve yer kadar olan cennete koşusun.” (Âl-i imrân, 3/133)
“Ey İnsanlar! Rabbiniz tarafından bağışlanmaya, Allah’a ve peygambe­rine inananlar için hazırlanmış, genişliği yerle göğün genişliği kadar olan cennete koşusun. Bu, Allah’ın dilediğine verdiği lutfudur. Allah, büyük lutuf sahibidir.” (Hadid, 57/21)
“Allah şüphesiz, Allah yolunda savaşıp, öldüren ve öldürülen müminle­rin canlarını ve mallarını cennete karşılık satın almıştır.” (Tevbe, 9/111)
Buharı… Saîd b. Minâ’dan rivayet etti ki; Câbir şöyle demiştir: Melek­ler, Rasûlullah (s.a.v.) uyamaktayken yanına gediler. Bazıları: “O uyuyor” dediler. Bazıları da dediler ki: “Gözleri uyuyor ama kalbi uyanıktır. Onun durumu şu adama benzer ki; adam bir ev yaptırır. Orada bir sofra kurar. Sof­raya insanları çağırması için dışarıya bir dâvetçi gönderir. Dâvetçiye icabet eden, eve girer ve sofradaki yemekleri yer.” İşte bu misâli Rasûlullah (s.a.v.)’e yorumladılar. Bazıları: “O uyuyor” dedi. Bazıları da: “Göz uyuyor ama kalb uyanıktır” dedi. Dediler ki: Ev, cennettir. Dâvetçi, Muhammeddir. Muhammed’e itaat eden, Allah’a itaat etmiş; Muhammed’e isyan eden de Allah’a isyan etmiş olur. Muhammed insanları birbirinden (seçip) ayırdı.”
Tinnizî’nin rivayeti ise şöyledir:
“Rasûlullah (s.a.v.) bir gün çıkıp yanımıza geldi ve şöyle buyurdu: “Rü­yada Cebrail’i baş tarafımda, Mikâil’i de ayak tarafımda gördüm. Biri diğe­rine: ‘Şunun hakkında bir misal ver’ dedi. Diğeri de dedi ki: “Duy; kulakla­rın da duysun. Anla; kalbin de anlasın. Senin ve ümmetinin misali şu hüküm­darın durumuna benzer: Hükümdar bir konak edinir. Konakta bir oda yapar. O odada bir sofra kurar. Sonra insanları o sofraya davet etmesi için bir elçi gönderir. Kimileri o elçinin çağrısına icabet eder; kimileri de etmez. Bu mi­sâldeki hükümdar, Allah’tır. Konak, İslâmiyettir. Oda, cennettir. Sen de ey Muhammed, elçisin. Senin dâvetine icabet eden, İslama girer. İslama giren, cennete girer. Cennete giren de oradaki taamı yer.”
Hammad b. Seleme… Enes’ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Bir bey, bir ev edindi. O evde bir sofra kurdu. (İnsanları yemeğe çağır­ması için) bir dâvetçi gönderdi. Dâvetçiye icabet edenler konağa girdiler ve sofradaki yemekleri yediler. Bey de onlardan hoşnud oldu. Bilesiniz ki (bu misâlde sözü edilen) bey-Allah’tır, ev İslâmiyettir, sofra cennettir, dâvetçi de Muhammed ‘dir.”
Cehennemden Allah’a Sığınana Allah Aman Verir. Allah’tan Cennet İsteyeni Allah Cennete Koyar. Yalnız Niyetin Halis, Amelin de Dürüst Olması Şarttır:
Ebû Ya’lâ… Ebû Hüreyre’den rivayet etti ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Bir kul üç kez cehennemden âmân dilerse, mutlaka cehennem şöyle der: “Ya Rab! Falan kulun benden aman diledi, ona aman ver.” Bir kul da ye­di kez ceneneti dilerse, mutlaka cennet şöyle der: “Ya Rab! Falan kulun be­ni diedi. Onu cennete koy.”
Bu hadis, Müslim’e göre sıhhat şartlarını taşımaktadır.
Tirmizî ve Neseî, İbn Mâce kanalıyla… Enes’ten rivayet ettiler ki; Rasû­lullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Bir kimse Allah’tan üç kez cenneti isterse, cennet: ‘Allahım! Onu cen­nete koy’ der. Bir kimse cehennemden üç kez Allah’a sığınırsa, cehennem: ‘Allahım! Onu ateşten koru’ der.”
Cennet İle Cehennem, Şefaatleri Kabul Edilen Şefaatçilerdir:
Hasan b. Süfyân… Ebû Hüreyre’den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Cenneti çokça isteyin ve cehennemden ona sığının. Çünkü cennet ile cehennem, şefaatleri kabul edilen iki şefaatçidir. Kul cenneti çokça isterse, cennet der ki; “Ya Rab! Beni senden isteyen şu kulunu bende iskân et.” Ce­hennem de der ki: “Ya Rab! Benden sana sığman şu kuluna âmân ver.”
Kaynak – Ölüm ve Ötesi – İbni Kesir
Share this - Lütfen : Paylaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder