ALLÂH (C.C.)’ÜN NEBÎ (S.A.V.)’İ TALTİF ETMESİ
Allâh (c.c.) şöyle buyurmuştur: “Yemin ederim ki o geceleri geri dönüp aydınlık neşreden, akıp akıp yuvalarına giden yıldızlara, nefeslendiği dem sabaha ki, şüphesiz o Kur’an, çok şerefli bir elçinin getirdiği kelâmdır. Bir elçi ki çetin bir kudrete mâliktir. Arş’ın sahibi olan Allâh (c.c.) nezdinde çok itibarlıdır. Orada kendisine itaat olunandır. Bir emindir. Sizin sahibiniz bir mecnun değildir. And olsun ki; sahibiniz onu apaçık ufukta görmüştür. O gaybden dolayı asla suçlu da değildir. O Kur’an da taşlanmış bir şeytanın sözü de değildir.” (Tekvir s. 15-25)
Bu Âyet-i Kerîmelerde de Peygamber (s.a.v.)’e yüksek pâyeler verilmiştir. Ali bin İsa (r.h.) buradaki şerefli bir elçiden murat, Hz. Peygamber (s.a.v.)’dir buyurdular.
Sonrasındaki tüm vasıflar tabiî ki O (s.a.v)’e aittir. Cenab-ı Hakk bu sûrede kâfirlerin Hz. Peygamber (s.a.v.)’e yakıştırdıkları tüm kötü vasıflardan O (s.a.v.)’i tenzih etmek için yeminle başlamıştır, O (s.a.v.)’i teselli etmiş, tasalanmamasını buyurmuştur.
Yine bir âyette Allâh (c.c.): “Habibim sen, Rabbinin nimeti sayesinde, bir mecnun değilsin.” (Kalem s. 2) buyurmuştur. Bu âyet, hitab ve karşılıklı konuşmada riayet edilmesi gereken en büyük bir nezaket kaidesini belirtir; Allâh (c.c.) Peygamberi (s.a.v.)’i, bu ilâhî hitabına mazhar kılarak taltif buyurmuştur. Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.)’in,
nezd-i, ilâhisinde sonsuz sevaba, bitmeyen mükâfata nail olduğunu şöylece izah etmiştir: “Senin için muhakkak ve muhakkak tükenmeyen bir mükâfat vardır.” (Kalem s. 3) Sonra O (s.a.v.)’e yaptığı bağışlar, verdiği güzel ahlâk ve tüm güzellikleri övmüş ve teyid ederek şöyle buyurmuştur:
“Hiç şüphesiz sen pek yüce bir ahlâk üzerindesin.” (Kâlem s. 4)
(Kâdi ‘İyaz, Şifâ-i Şerîf, 43-48.s.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder