25 Haziran 2021 Cuma

Oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera dahil, bir çok insan hastalıklarından korunmuş olur.

 Öncelikle suyu oturarak içmek hem sünnet ve hemde adab-ı muaşeret (görgü) kurallarındandır. Sevgili Peygamberimizin kat-i olarak hadisi şeriflerinde se suyu ayakta içilmemesi hususunda ciddi bir ikaz olmakla birlikte sağlığımız içinde önemli bir etkendir. Bunun içindir ki; Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ayakta su içmeme hususunda da bizi uyarmıştır. Bir hadisde ayakta su içmenin zararına şu şekilde işaret etmiştir: “Eğer ayakta su içen kimse midesine verdiği zararı bilseydi içtiği suyu şüphesiz ki geri kusardı” (Abdürrezzak 10/427 hadis 19588). Yine aynı konu ile alakalı olarak; “Sizden biriniz ayakta su içmesin. Her kim unutur da içerse kusmaya çalışsın” buyurmuştur (Müslim eşribe Hadis 116) Diğer açıklama; İnsan midesinin ayakta ve oturur vaziyetteki pozisyonu farklıdır. Ayakta duran bir insan eğer sıvı gıda içerse doğrudan doğruya onikiparmak bağırsağına geçer. Midenin küçük eğriliğine uyan kısmında Waldeyerin mide caddesi denen oluk bulunur. Sıvı gıdalar bu yolu takip ederek zaten devamlı küçük bir açıklığı olan mide çıkışını (pilor) geçerek onikiparmak bağırsağına (duodenum) geçer. Eğer insan sıvıyı oturarak içerse bunlar önce midede birikir, asitle karışarak mikropları ölür ve sonra onikiparmak bağırsağına geçer. Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera dahil, bir çok insan hastalıklarından korunmuş olur. Rastgele yerde meşrubatı alıp ayakta içenler bu tehlikeye daha fazla maruz kalırlar…


İmam-ı Azam Ebu Hanife r.aleyh hz.lerinin de bulunduğu bir mecliste birisi şöyle bir soru sordu: “Bir adam ki, cenneti istemez, cehennemden korkmaz, ölü eti yer, rükûsuz, secdesiz namaz kılar, görmediğine şahitlik eder, fitneyi sever, hakkı istemez, bu adam kâfir midir, mümin mi?”. Mecliste bulunanlar ağız birliği etmişçesine “Bunlar kâfirin sıfatlarıdır, böyle bir adam kâfirin ta kendisidir.” dediler. İmam-ı Azam susuyordu: “Ya imam sen ne dersin?” dediler.
İmam-ı Azam, “Bunlar müminin sıfatıdır, böyle biri müminin ta kendisidir” dedi. İtiraz ettiler: “Ya imam nasıl olur, mümin cenneti istemez mi, cehennemden korkmaz mı?..” diye. İmam tek tek açıkladı: “Gerçek (bilinçli) mümin cenneti istemez, sahibini (Allah’ı) ister; cehennemden korkmaz, sahibinden korkar; ölü eti dediğiniz balıktır; görmediğine şahitlik eder, çünkü Allah’ı görmez ama kesin inanır; rükûsuz, secdesiz kıldığı namaz cenaze namazıdır; fitneyi sever, çünkü fitneden maksat mal ve evladdır (Kur’an’da mal ve evladın müminler için fitne/imtihan olduğu belirtilmiştir); hakkı istemez, çünkü haktan kasıt ölümdür, mümin de olsa ölümü temenni etmez.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder