2 Kasım 2021 Salı

HZ. EBÛBEKR’İN RÂFİ HAZRETLERİNE NASİHATLERİ: Râfi‘ bin Ebû Râfi‘ (r.a.) şöyle anlattı: Müslüman olduğum zaman, Resûlullâh’ın (s.a.v.), Amr bin Âs’ı (r.a.) kumandan olarak gönderdiği Zâtü’s-Selâsil gazâsına katılmıştım. Yolda Ebûbekir’i (r.a.) arkadaş edindim, hep yanında bulunuyordum. Medine’ye yaklaştığımız sırada, ”Ey Ebûbekir! Senden bir şeyler öğrenmek için, sana yoldaş oldum. Bana nasihatte bulun” dedim; “Sen istemesen de zaten bunu yapacaktım” cevabını verdi. Sonra şöyle dedi: “Hz. Allâh’ın birliğini kabul edip ona hiçbir şeyi ortak koşma. Namazlarını vaktinde ve güzelce kıl. Zekâtı ver. Ramazân-ı şerîf orucunu tut. Beytullâh’ı haccet. Cünüplükten guslet. Müslümanlardan iki kişinin bile âmiri olmayı arzu etme.” Bunun üzerine dedim ki “Ey Ebûbekir! Vallâhi ben öyle umuyorum ki inşallah söylediklerini yaparım. Ancak insanların başına geçmemeye gelince; Görüyorum ki âmir olanlardan, Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) ve insanlar yanında, bununla şereflenenler var! Sen niçin beni bundan men ediyorsun?” Şöyle cevap verdi: “Muhakkak Allâhü Teâlâ, Muhammed (s.a.v.)’i, bu din ile gönderdi. O da Allah yolunda cihâd etti; var gücü ile çalıştı. Nihayet insanlar, bu dine girmeyi kabul ettiler. Bu dine girenler, Allâh’ın korumasına ve yakınlığına nâil olmuştur. Allâh, müminlerin velîsidir. Şimdi sen de sakın bir haksızlık yaparak, Allâh’ın yakınlığına ermiş kimseler hakkındaki ahdini bozayım deme! Zira Hz. Allah, onlara sahip çıkarak senden bunun hesabını sorar.” Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem âhirete irtihâl edip Hz. Ebûbekir (r.a.) insanların başına geçtiği zaman, onun yanına varıp dedim ki, “Ey Ebûbekir! Sen, beni, Müslümanlardan iki kişinin bile başına geçmekten nehyetmemiş miydin?” “Evet, seni şimdi de bundan menediyorum” dedi. “Peki senin, insanların başına geçmenin sebebi nedir?” diye sordum. “Ben, bundan kurtuluş yolu bulamadım. Ümmet-i Muhammed arasına bir ihtilaf ve tefrika düşmesinden korktum!” cevabını verdi. قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ خَزَنَ لِسَانَهُ سَتَرَ اللهُ عَوْرَتَهُ وَمَنْ كَفَّ غَضَبَهُ كَفَّ اللهُ عَنْهُ عَذَابَهُ وَمَنِ اعْتَذَرَ إِلَى اللهِ قَبِلَ اللهُ مِنْهُ عُذْرَهُ. (هب) Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim dilini tutarsa, Allâhü Teâlâ onun ayıbını örter; kim öfkesine mâni olursa, Allâhü Teâlâ ona azab etmez; kim de Allâhü Teâlâ’ya özrünü arz ederse, Allâhü Teâlâ, onun özrünü kabul eder.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder