Adem (A.S.)'ın haccı ve Beytü'l Ma'mur'un sıfatı
Hazret-i Adem çok uzun boyluydu. Sanki yürüyünce bulutlara erişecek sanılırdı. Cennet arzusu onun içinden çıkmamıştı. Bu dünyaya ilgi duymamıştı. Allahü Teala onun uzun boyunu da kısaltmış idi. Bu yüzden üzüldü durdu. Önceleri birinci gök meleklerinin dua seslerini işitirken, artık işitemez olmuştu. Gönlü kırıldı. Allahü Teala'ya yalvarıp: -Yarabbi, dedi. Beni bir günah için Cennet'ten çıkardın ve onun nimetlerinden mahrum ettin. Beni bu kadar mihnete uğrattın. Bana asi adını verdin. boyumun uzunluğunu kısalttın. Artık meleklerin seslerini işitemez oldum. Yarabbi, kendi fazlınla bana rahmet et. Benim gönlüme bu dünyada rahat ver. Allahü Teala da Adem (a.s.)'ın duasını kabul etti. Kızıl yakuttan bir ev yarattı ve onu yere indirdi. Böylece bu ev ile Adem (a.s.)'ın üzüntüsünü giderecekti. Önce bu evin adı, "Beytü'l-Dahar" idi. Hak Teala, bu evi dünyanın orta yerinde yapmıştı. Şimdi Ka'be oradadır. Hacer-i Esved'i (karataşı) Cennet'ten gönderdi. Onu o evin bir ruknüne koydular. O taş, önce beyazdı. Ay gibi nur verirdi. O ev, kızıl yakuttandı, güneş gibi aydınlık verirdi. O evle o taş bir yere gelince ay ile güneş bir yere inmiş gibi olurdu. Hak Teala, Cebrail (a.s.)'ı Hz. Adem'e yolladı. O da geldi: -Ya Adem, dedi, Allahü Teala sana şöyle buyurdu "Bu evi tavaf et. Bu, benim evimdir, ta ki, senin gönlün üzüntüden kurtulsun. Melekler Arş'ı tavaf ederler. Sen de bu evi tavaf et! Sonra, Cebrail (a.s.), Hac usullerini Adem (a.s.)'a öğretti ve Arafat'a çıkmayı söyledi. Adem (a.s.), kendi melalinden (sıkıntısından dolayı) Havva'yı anamazdı. Havva'nın ise gönlü kırılmıştı. Sonra kalktı dağlardan yana gitti. Mekke tarafına yol aldı. Lakin kendisi, ne yöne gittiğini bilmiyordu. Arafat dağına eriştiği zaman Adem (a.s.)'ı gördü. O da onu gördü. Biribirini tanıdılar, bildiler. Adem (a.s.) ile Hz. Havva arasındaki ayrılıktan sonra o dağlarda marifet maydana geldi. Onun için bu dağlara Arafat dağları denildi. Adem (a.s.), Haccı tamamladı, fakat Mekke'de kalamadı. Beytü'l-Ma'mur'u tavaf etti. Veda ederek Hazret-i Havva'yı yanına aldı. Yine Hindistan'a gitti. Gökten indiği dağa geldi. Ertesi yıl, yine aynı mevsim gelince, yine Mekke'deki Mukaddes evi görmeyi arzu etti. Hindistan'dan Mekke'ye geldi. Beytü'l-Mamur'u tavaf kıldı. Arafat'a çıktı. Hac şartlarını tamamladı. Yine Hindistan'a geldi. Kırk yıl bu yolda Hac vaktinde Mekke'ye gelir, hacda bulunurdu. Sonra yine Hindistan'a giderdi. Nereye ayağını bastı ise, bugün oralarda şehirler kurulmuştur. Ayak basmadığı yerler çöl ve ıssız yerler haline gelmiştir. Adımları öyle genişti ki bir ayağını atsa şimdiki üç günlük yoldu. Beytü'l-Ma'mur Nuh (a.s.) zamanına kadar kaldı. O tufan olunca, hak Teala o evi dördüncü kat semaya çıkardı ve bir dağa emretti. Dağ, onun yerinde durdu. Böylece tufanın azap suları Beytü'l-Ma'mur'a erişmemiş oldu. O dağ da orada İbrahim (a.s.)'ın vaktine kadar durdu. Hiç kimse, o yerin nerede olduğunu bilemedi. Allah Teala, İbrahim (a.s.)'a malum etti ve: -Kabeyi burada, ilk yerinde bina et! dedi. İbrahim (a.s.) Kabeyi taştan yaptı. Hak Teala Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur: "Hatırla o günü ki biz İbrahim'e Kabe'nin yerini bildirmiştik." (Hac suresi, ayet: 26) * Bir kısım kimseler Beytü'l-Ma'mur için: -O gökten inmemişti. Adem (a.s.) onu Allahü Teala'nın emri ile bina etmişti! derler. Kimileri de der ki: -Allahü Teala, Adem'in tevbesini kabul ettiği ve uzun boyunu kısalttığı zaman Adem'in gönlü üzüldü, bu dünyada kararı kalmadı. Allahü Teala ona Cennet'ten reyhan ve yemişler gönderdi. Haceru'l-Esved'i yolladı. Bu, Cennet taşlarından bir taştı. Ay gibi parıldardı. Allahü Teala Adem (a.s.)'a yine mersin, hıyar, turunç ve nar yolladı. HZ. Adem o mersin ağacını Hindistan dağında dikti. Ağaç büyüdü. Hz. Musa'nın asası o ağacın bir dalındandır. Allahü Teala, Uçmak (Cennet) yemişlerinden otuz yemiş gönderdi. Adem (a.s.) hepsini toprağa dikti. Bu otuz türlü yemişden onu kabukluydu. Onu kabuksuzdu ve ortasındaki çekirdeği yenmezdi. On tanesi de kabuksuzdu ve çekirdeği yenirdi. Kabuklu olanların kabuğu yenilmezdi. Bunlar: Ceviz, badem, fıstık, fındık, göknar, palamut, kestane, nar ve Hindistan ceviziydi. Kabuksuz olup çekirdeği yenenler de şunlardır: Elma, armut, üzüm, dut, incir, hıyar, acur, karpuz ve kavundu. Adem (a.s.) bunların hepsini Hindistan'da toprağa dikti. Ve böylece de dünyaya yayıldı. Allahü Teala, Mekke'nin yerini hürmetle (kıymette) Arş'la beraber kıldı. Ona hürmet için adına; "Harem" dedi. *Haber vericilerden bir kısım kimseler şöyle der: -Adem (a.s.) o evi taştan yaptı. *Ve yine denildi ki: Allahü Teala, Adem (a.s.)'a - Mekke'ye var, orada taştan bir ev yap! diye buyurdu. Cebrail (a.s.)'ı Hz. Adem'e yolladı ve onunla o evin yerini ona gösterdi. Adem (a.s.) Hacer'ül-Esved'i yerine aldı. O evin taşını, Hira dağından getirdi, temel attı. Duvarlarını Tur dağının taşlarından yaptı. Bu iki dağ, bütün dünya dağlarının en faziletlisi idiler. Hazret-i Adem bu evi tamamlayınca (Hacer'ül-Esved'i) o evin bir ruknüne yerleştirdi. Taş ay gibi ışık verirdi. Vakta ki kafirler ona ellerini sürdüler o kapkara oldu. Cebrail (a.s.) Hz. Adem'e: -Bu evi tavaf kıl dedi ve Hac şartlarını öğretti. Hz. Adem, Havva'yı aldı. Yine Hindistan'a Serendip dağına döndü. Yılda bir kere de buraya gelir, Hac'da bulunurdu. Yine Hindistan'a dönerdi ve ölünceye kadar da Serendip'te kaldı. Şimdi kabiri Serendip'tedir. Allahü Teala'nın o dağdan Adem (a.s.)'a verdiği şey demirdi. Cebrail (a.s.) gelerek demircilik araçlarının demirden nasıl yapıldığını Hz. Adem'e öğretti. Demirden bir ocak da yaptırdı ki, bu ocak (tandır) ta Nuh (a.s.)'a kadar vardı. Nuh tufanı o ocaktan başladı. Allahü Teala Kur'an'da: "Ve fârat tennûr", "ocaktan su kaynayınca" diye buyurur. Emîru'l-Mü'minin Hz. Ali (Kerramallâhü vecheh): "Ve fârat tennur", "sabah vaktidir" der. Daha sonra Cebrail (a.s.) Hazret-i Adem'e öğretmelerine devam etti. Bir koyun tuttu onun yününü kırktı. Hz. Havva eğirdi, dokudu. Adem kendisine gömlek yaptı. Hz. Havva'ya da bir gömlek ve bir baş örtüsü yaptı. Onun başını ve bütün vücudunu örttü. İşte böyle dünyada ilk yapı KABE oldu. Ondan önce ev yoktu. Adem (a.s.) o eve Bekke dedi. Arapça'da halkın toplandığı yer demektir. Adem (a.s.) Kabeyi yapıp Hindistan'a dönünce orada da bir ev yaptı. Allahü Teala'ya hürmet kıldı. Allahü teala da bütün yer mülkünü ona verdi. Yer'de ne kadar canlı yaratık varsa, dört ayaklı olsun, kuş olsun, başka hayvanlardan olsun, hepsini Hazret-i Adem'e itaatkar kıldı. O da kimisini boğazlar, kimisini kendisine hizmet ettirirdi... Kaynak: a.g.e. ; s. 99“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
Bir Hafıza Umut Olmak Dünyanın her yerinde, eğitim tohumları ekiyoruz. Büyüsün,filizlensin, gölges
- Ana Sayfa
- Kabe'nin yapılışında ki taşlar
- mustafaulas2148
- sohbet defterim
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- AHMET TOMOR HOCAEFENDİ sohbetleri
- takva
- Sayfa ve guruptaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın doktorunuza danışmadan kullanmayın uyarılarıda okuyun saygılar
- Dini Soru ve Cevaplar
- ihyaforum
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- “Asıl olan söz dili değil, hal dilidir, konuşmaktan çok yaşamaktır. İnandığı gibi anlatmaktan ziyade inandığı gibi yaşamaktır…
- Kalplerin Anahtari
- faydalı bilgiler.
- Arifler Eğitim Ve Kültüre Yardım Derneği
- Kur’an-ı Kerim Okumayı Öğreniyorum: Elif Cüzü
- Bir Hafıza Umut Olmak Dünyanın her yerinde, eğitim tohumları ekiyoruz. Büyüsün,filizlensin, gölgesinde insanları serinletsin diye. Sizler de bir hafızın giderlerine sponsor olabilir, eğitime destekte bulunabilirsiniz.
- Muhtasar İlmi̇hal
- nasihat 1
- nasihat 2
- evininzde Kur’an-ı Kerim Okumayı Öğrenin
- Farz-ı ayn
- Davudi Sesler 1
- derin tahkik
- tomorhoca
- nasihat 3
- nasihat 4
- Gönüllere
- Gönüllere Yolculuk
- Takva
- FAZİLET TAKVİMİ
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- HADİS➖SÜNNET
- Eğer ahiret olmasa dünya yalan olur
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
-
MEHMET EMİN TOKADİ HAZRETLETİNİN DUASI ..!.' -- Evliyaların hocasıdır. İstanbul'da Ashab-ı Kiram'dan sonra medfun bulunan üç ...
-
Kalplerin Anahtari 16s · Hz. Hatice Vâlidemizle başlayan söz . "Allahümme ente'sselâm ve minke'sselâm tebârekte ve teâley...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder