2 Şubat 2021 Salı

YABANCI ERKEK VE KADININ AYNI ORTAMDA BULUNMASINDAN DOĞAN GÜNAHLARI KİM ÜSTLENİR ? ERKEK Mİ, YOKSA KADIN MI ?

 YABANCI ERKEK VE KADININ AYNI ORTAMDA BULUNMASINDAN DOĞAN GÜNAHLARI KİM ÜSTLENİR ? ERKEK Mİ, YOKSA KADIN MI ?

Bazı kardeşlerimle, işyerinde yabancı erkek ve kadınının aynı ortamda bulunmasının haram olduğu konusunda tartıştığım zaman bana : Erkek ve kadının aynı ortamda bulunması (çalışması), doğal bir durumdur. Çalışan, erkeğin kendisidir. Ülkemizde iş imkânları kısıtlı olduğu için erkeğin bu işine devam etmesinden dolayı kendisi günahkâr olmaz diyorlar.
Sizden, bu konuda bize detaylı bilgi vermenizi ricâ ediyorum.
CEVAP METNİ
Hamd, yalnızca Allah'adır (cc).
Yabancı erkek ve kadının işyerinde aynı ortamda bulunmasının, hem erkek, hem de kadın üzerinde kötü sonuçları ve açık zararları vardır. Bu kötü sonuçlardan ve açık zararlardan bazıları şunlardır.
1. Haram olan kaşılıklı bakışmanın meydana gelmesi. Oysa Allah Teâlâ, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara gözlerini harama bakmaktan esirgemelerini emrederek şöyle buyurmuştur :
قُلْ لِلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذَلِكَ أَزْكَى لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلا مَا ظَهَرَ مِنْهَا [ سورة النور الآية: ٣١]
"(Ey Peygamber!) Mü’min kadınlara söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) esirgesinler ve ırzlarını (Allah’ın haram kıldığı şeylerden) korusunlar.Görünen kısmı müstesnâ olmak üzere, zînetlerini (yabancı erkeklere) göstermesinler. Başörtülerini, (başlarından) göğüslerinin üzerine (kadar) örtsünler.
Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları,erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi (mü’min) kadınları, ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden âilenin kadınına şehvet duymayan (başkalarının yardımına muhtaç olan saf kimseler gibi) tâbi kimseler veya henüz kadınların kadınlık hallerinin farkında olmayan (henüz şehvet duymayan) çocuklardan başkasına (gizli) zînetlerini göstermesinler.
(Yolda yürürken) gizlemekte oldukları zînetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler! (Size emretmiş olduğu bu güzel sıfatlara ve övülen hasletlere) toptan Allah'a (itaat etmek sûretiyle) dönün (ve câhiliye toplumunun üzerinde bulunduğu kötü ahlâk ve sıfatları terkedin) ki (dünya ve âhirette) kurtuluşa eresiniz.
(Nur Sûresi : 31)
Cerîr b. Abdullah'tan Allah cc ondan râzı olsun rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir :
سَأَلْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ نَظَرِ الْفُجَاءَةِ، فَأَمَرَنِي أَنْ أَصْرِفَ بَصَرِي. [ رواه مسلم ]
"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e, yabancı bir kadına kasıtsız olarak ani bakış hakkında sordum. Bana, bir daha bakmamamı emretti.
(Müslim hadis no : 2159)
2. Yabancı erkek ve kadının aynı ortamda bulunması, erkek ile kadının birbirlerine dokunmalarına yol açabilir. Elle tokalaşmak da bu dokunmadan sayılır.
Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda şöyle buyurmuştur :
لَأَنْ يُطْعَنَ فيِ رَأْسِ أَحَدِكُمْ بِمِخْيَطٍ مِنْ حَدِيدٍ خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَنْ يَمَسَّ امْرَأَةً لاَ تَـحِلُّ لَهُ. [ رواه الطبراني والبيهقي وصححه الألباني في صحيح الجامع] ‌
"Sizden birinizin başına demirden bir iğne batırılması, kendisine helal olmayan (yabancı) bir kadına dokunmasından daha hayırlıdır.
(Taberânî ve Beyhakî, Ma'kal b. Yesar'dan rivâyet etmiş, Elbânî de 'Sahîhu'l-Câmi' hadis no : 5045'de hadis sahihtir, demiştir)
3. Yabancı erkek ve kadının aynı ortamda bulunması, erkeğin kadınla başbaşa kalmasına yol açabilir. Bu ise haramdır.
Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda şöyle buyurmuştur :
لَا يَـخْلُوَنَّ رَجُلٌ بِامْرَأَةٍ إِلَّا كَانَ ثَالِثَهُمَـا الشَّيْطَانُ. [ رواه الترمذي وصححه الأباني في صحيح الجامع ]
Bir erkekle (yabancı) bir kadın başbaşa kalmasın ki onların üçüncüsü şeytan olmasın.
(Tirmizî rivâyet etmiş, Elbânî de "Sahîhu'l-Câmi hadis no : 2165'de hadis sahihtir, demiştir)
Başka bir rivâyette şöyle buyurmuştur :
مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلا يَـخْلُوَنَّ بِامْرَأَةٍ لَيْسَ مَعَهَا ذُو مَـحْرَمٍ مِنْهَا، فَإِنَّ ثَالِثَهُمَـا الشَّيْطَانُ. [رواه أحمد وصححه الحاكم ووافقه الذهبي وصححه الألباني في غاية المرام ]
"Allah'a ve âhiret gününe îmân eden, yanında mahremi olmayan (yabancı) bir kadınla başbaşa kalmasın. Zira onların üçüncüsü şeytan olur." (Ahmed rivâyet etmiş, Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş, Zehebî ona muvafakat etmiştir. Elbânî de Ğâyetul-Merâm s : 180'de hadisin sahih olduğunu söylemiştir.)
4. Yabancı erkekle kadının aynı ortamda bulunmasının zararlarından birisi de erkeğin kalbinin kadına tutulmasına ve ona âşık olmasına sebep olabilir veyahut da bunun tersi olabilir.Bu ise, yabancı erkekle kadının aynı ortamda bulunmasının ve uzun süre başbaşa kalmasının sonucunda olur.
5. Yabancı erkekle kadının aynı ortamda bulunması, âile yuvalarının yıkılmasına ve evlerin harap olmasına yolaçar.
Nitekim nice erkek, kalbi, okuldaki veya işyerindekikız arkadaşına tutulmasından dolayı evini ihmâl etmiş ve âilesininin yok olmasına sebep olmuştur. Nice kadın da aynı sebepten dolayı kocasını kaybetmiş ve âilesini ihmal etmiştir.
Hatta nice boşanma olayı, koca veya kadının haram ilişkileri sonucunda meydana gelmiştir. Bu haram ilişkiye götürensebep ise, işyerinde yabancı erkek ve kadınının aynı ortamda bulunmasından dolayıdır.
Bunun içindir ki İslâm şeriatı, bu zararlara götüren yabancı erkek ve kadının aynı ortamda ve birarada bulunmasını haram kılmıştır.
Nitekim daha önce erkek ve kadının aynı ortamda bulunmasının haram oluşunun delillerini detaylı olarak (1200) nolu sorunun cevabında açıklamıştık.
Kadın için doğal olan, evinde oturmasıdır.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur :
وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الجَاهِلِيَّةِ الأُولَى [ سورة الأحزاب الآية: ٣٣]
(Ey Peygamber hanımları!) Evlerinizde oturun (ve ihtiyaç dışında evlerinizden dışarı çıkmayın.) Eski câhiliye kadınlarının açılıp saçıldıkları gibi açılıp-saçılmayın (güzelliğinizi göstermeyin). Namazı dosdoğru kılın, zekâtı (Allah'ın farz kıldığı şekilde hak edene) verin, (emir ve yasaklarında) Allah'a ve Rasûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.
(Ahzab Sûresi 33)
İbn-i Kesîr Allah cc ona rahmet etsin bu âyet hakkında şöyle demiştir:
"Yani evlerinizde kalın ve ihtiyaç dışında evlerinizden dışarı çıkmayın."
Rızık kazanmak ve meslekleri icrâ etmek görevi, ancak erkeklere özeldir (âitttir)
Fakat bu, doğal olan durumdur. Kadının buna aykırı hareket etmesi, erkeklerle aynı ortamda bulunması ve aynı işlerde çalışması, açık-saçık dışarı çıkması ve Allah Teâlâ'nın yasakladığı şeyleri işlemesi, bütün bunlar, müslüman erkeğin, Allah azze ve celle'nin haram kıldığı şeyleri işlemesini haklı çıkarmaz.
Aksine o işinden ve kazancından sorumludur (ve kıyâmet günü onlardan hesaba çekilecektir.)
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur :
وَلا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ إِلا عَلَيْهَا وَلا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى [ سورة الأنعام من الآية: ١٦٤]
Herkesin kazandığı, yalnız kendisine aittir. Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez.Sonunda (kıyâmet günü) hepiniz Rabbinizin huzuruna varacaksınız. O da (dîn konusunda) anlaşmazlığa düştüğünüz şeyi size haber verecektir (bildirecektir)
(En'am Sûresi 164)
Müslüman, Allah Teâlâ'nın haram sınırlarını çiğnememekle emrolunmuştur. İnsanların bu sınırları çiğneseler bile, kendisinin bu sınırları çiğnememesi gerekir. Aksine müslüman, gücü yettiği kadarıyla iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymakla emrolunmuştur. Yoksa insanların kötülüğü (münkeri) işlemeleri, kendisinin de aynı kötülüğe düşmesini ve onu işlemesini haklı çıkarmaz.
Bu sebeple her müslümana nasihatimiz, kalbini fitnelerden özellikle de kadının fitnesinden etkilenmekten uzak tutmaya gayret etmesidir.
Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kadının fitnesi hakkında şöyle buyurmuştur :
إِنَّ الدُّنْيَا حُلْوَةٌ خَضِرَةٌ، وَإِنَّ اللَّهَ مُسْتَخْلِفُكُمْ فِيهَا فَيَنْظُرُ كَيْفَ تَعْمَلُونَ، فَاتَّقُوا الدُّنْيَا وَاتَّقُوا النِّسَاءَ، فَإِنَّ أَوَّلَ فِتْنَةِ بَنِي إِسْرَائِيلَ كَانَتْ فِي النِّسَاءِ. [ رواه مسلم ]
"Şüphesiz ki dünya, güzel ve tatlıdır, yumuşak ve sevimlidir. (Renk ve lezzetiyle insanları fitneye düşürür). Allah Teâlâ, kendisine itaat edip-etmediğinizi görmek için sizi dünyada önceki ümmetlere halifeler kılmıştır. Dünyadan (âhirette size yardımcı olacak kadarının fazlasını talep etmekten) sakının. Kadınların hîlesinden de sakının.
Zirâ İsrâiloğullarını fitneye düşüren ilk şey, kadınlar olmuştur.
(Buhârî ve Müslim)
Yine, her müslümanın, insanı bir günahtan ondan daha büyük günaha çekmek için şeytanın prensip edindiği bu gibi yerlerden uzak durması gerekir. Şüphesiz olarak inanmamız gerekir ki, kim Allah Teâlâ'ya tevekkül ederse, Allah Teâlâ o kimseye yeter ve kim O'ndan gereği gibi korkarsa, Allah Teâlâ onun için bir çıkış yolu yaratır.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur :
وَمَنْ يَتَّقِ اللهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًا* وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لا يَحْتَسِبُ[ سورة الطلاق من الآيتين: ٢ – ٣]
"Kim Allah'tan gereği gibi korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu yaratır ve ona hiç ummadığı (hesaplamadığı) yerden rızık verir. (Talak Sûresi 2-3)
Bu sebeple müslümanın, erkeklerin kadınlarla aynı ortamda bulunduğu yerlerden uzak bir yerde iş aramaya çalışması ve gayret etmesigerekir.
Eğer bu şekilde bir iş bulamazsa, gücü yettiği kadarıyla Allah Teâlâ'dan korksun.
Bu ise, gözünü harama bakmaktan esirgemekle ve ihtiyaç dışında kadınlarla konuşmaktan sakınmakla mümkün olur. Veya konuşmanınkarşılıklı gülüşmeye ve şakalaşmaya götürmesinden sakınmakla veyahut da başbaşa kalmaktan sakınmakla mümkün olur. Çünkü ateşin başlangıcı, küçük kıvılcımdan olmuştur.
Allah Teâlâ, kendisinin hoşuna giden ve O'nun hoşnut olduğu amellerde herkesi muvaffak kılsın.
Yine de en iyisini Allah Teâlâ bilir.
'Kadının erkekle bir arada çalışması caiz' demek kolay değil, kadının bütün vücudu avrettir!
'İslam buna karışmasın' diyorlar. Asıl sen karışma. Allah'ın cc dinine ne karışıyorsun?'
Bugün çalışan bayanların ekseriyetinin maruz olduğu durum erkekler arasında çalışmasıdır.
Memuriyetler, bazı noktalarda işçilikler böyledir. Erkek-kadın karışık çalışmaktadır. Bir kadının başı kapalı, avret yerleri kapalı ancak erkeklerle bir arada. Buna caiz dememiz öncekilere caiz dediğimiz gibi kolay değildir” dedi.
“Çünkü burada bazen bir erkekle bir kadının tek başına kalmaları mümkündür. Mümkünden de öte vâkidir. Hatta ekseriyetle de vuku bulabilir. Neden? 3-4 erkek-kadının çalıştığı bir odayı düşünelim. Yandaki erkek memur çıkar bir işe, öbürü gider yemeğe, öbürü gider bir ihtiyacına.
Hepsi gittiğinde bir erkekle bir kadının tek başına kaldığını düşünelim. Ki bu olan bir şey.
Her dakika sen ‘Aman arkadaş sen çıkma yalnız kalıyoruz’ diyemezsin ki öbür memura. Zaten tam gerici, yobaz derler o zaman” görüşü dile getirilir.
‘KADINLARIN ERKEKLER ARASINDA ÇALIŞMASI CAİZ DEĞİL’
Kadının çalışması birkaç yönden ele alınması icap eder.
Birincisi kadının kendi evinde çalışmasıdır. Yani dikiş, nakış, örgü yapıyor veya götürü bir iş almış evinde yapıyor.
Başka bir yere veriyor, satılıyor, oradan para kazanıyor. Bu caizdir.
Bunda hiçbir ihtilaf yok. Kadının ev dışında çalışması ise iki kısımdır.
Kadın ev dışında kadınlar arasında çalışıyorsa bu da caizdir. İşte tekstil atölyeleri vesaire bazı yerlerde kadın kadına iş yerleri kurulmuştur. Yöneticisi de kadın.
Dışardan şirketin sahipleri, mesulleri erkek olsa da, o çalışma ortamına erkekler girip çıkmıyordur.
Başlarındaki sorumlu kadındır. Çaycısı, çorbacısı, çalışanlar da kadındır. Burada da “Caiz midir, değil midir?” sorusuna yer yok. Kesinlikle caiz.
Çünkü bir erkeğin görmesine maruz kalma durumu yok.
Erkekle baş başa kalmak gibi bir sıkıntı söz konusu olmadığından bu da caizdir.
CAİZ DEMEK KOLAY DEĞİL
Gelelim erkekler içinde çalışmak meselesine. Bugün çalışan bayanların ekseriyetinin maruz olduğu durum erkekler arasında çalışmadır. Memuriyetler, bazı noktalarda işçilikler böyledir. Erkek-kadın karışık çalışmaktadır. Bir kadının başı kapalı, avret yerleri kapalı ancak erkeklerle bir arada. Buna caiz dememiz öncekilere caiz dediğimiz gibi kolay değildir.
Neden? Çünkü burada bazen bir erkekle bir kadının tek başına kalmaları mümkündür. Mümkünden de öte vâkidir. Hatta ekseriyetle de vuku bulabilir. 3-4 erkek-kadının çalıştığı bir odayı düşünelim.
Yandaki erkek memur çıkar bir işe, öbürü gider yemeğe, öbürü gider bir ihtiyacına. Hepsi gittiğinde bir erkekle bir kadının tek başına kaldığını düşünelim. Ki bu olan bir şey. Her dakika sen “Aman arkadaş sen çıkma yalnız kalıyoruz.” diyemezsin ki öbür memura. Zaten tam gerici, yobaz derler o zaman. Hadis-i şerifte “Bir erkekle bir kadın sakın tek başına kalmasın.
(Beyhakî Ma‘rifetü’süneni vel-âsâr no :3337, 9/73) buyuruluyor.
Yani tenhada tek başına kalmasın, bir odada kapı kapalıyken kalmasın. Kapının açık olduğu durum halvete girmez.
Halvet olduğu vakit ise araya mutlaka şeytanın gireceği, fitneler çıkaracağı, birçok günahlara sebebiyet vereceği beyan ediliyor. O zaman aralarındaki 3. elçinin şeytan olacağı söyleniyor. Zaten biliyorsunuz Kur’an-ı Kerim’de şeytanın yaptığı iş tarif edilirken “Ellezî yüvesvisü fî sudürinnâs.
(Nas Sûresi 5) deniliyor.
İnsanların kalplerine vesvese verme özelliği beyan ediliyor. Yani ona fıs fıs, buna fıs fıs. “O sana baktı acaba hoşlanıyor mu?
Bu sana yan baktı acaba kötü mü düşündü?” gibi şeyler kaçınılmaz olur. “Bizde olmaz!” deme. Sende olmaza göre İslam hüküm belirlemez. İslam’ın hükmü genele, umuma göredir. “Kalbim kirli.” diyen yok ki! “Yoğurdum ekşi” diyen olmaz. Herkes “Ben temiz kalpliyim.” diyor. Ama böyle olmadığı memlekette her gün gazetelerde, televizyonlarda çıkan haberlerden anlaşılıyor. Neler olduğunu görüyorsunuz.
ENGELLEYICİ TEDBİRLER
Bu kadar olayın olduğu yerde, insanın olduğu yerde, şeytanın, nefsin olduğu yerde İslamiyet de engelleyici tedbirler almıştır. Mühim olan engelleyici tedbirdir. Yoksa bir iş olduktan sonra ne lazım gelir. Ondan sonra kocası kadını vurmaya kalkıyor. “Sen o adamla mı beraber oldun, o adam sana elini mi değdi, sana yan mı baktı…” O kodese, o mezara. Bu kadar toplumsal olaylar yaşanıyor her gün. Şimdi bu olduktan sonra mesele midir yani? Günah işledikten sonra bana sorsan “Tövbe kapısı açıktır. Can boğazdan çıkmadıkça Allah’a cc tövbe et” diyeceğim.
Ama İslamiyet yönetici bir dindir. Topluma düzen veren bir dindir. İslamiyet sadece camide, mezarlıkta hatırlanacak bir din değil. İslamiyet yataktaki karı-koca ilişkisinden tut da affedersin helaya girip çıkmasından, kazanmasından, harcamasından, ticaretinden, ceza hukukundan vesaire… Toplumun her işine müdahil olan bir dindir.
Asıl Sen Karışma
İslam şuna karışmasın, buna karışmasın.” diyorlar. Sen ona karışma asıl. Allah’ın cc dinine ne karışıyorsun?! Sen, yaratan Allah’ın cc dinine karışma hakkını nerden alıyorsun?! Allah-u Teâlâ kullarını yaratmıştır. Yaratan yönetecektir. Yaratanın da kanunları vahiy ile sabittir. Dolayısıyla “İslam oraya karışmasın, bu sahaya karışmasın, bu alana girmesin.” demek dinsizliktir, kâfirliktir! Ayette, hadiste bir şey beyan edildiyse zaten ona karışmıştır. Sen nasıl karışmasın dersin?! Kâfirsen açıkça söyle “Ben dinsizim.” diye. Yoksa hem “Müslümanım” hem de “Kur’an’ın bu işle ne alakası var?” diyemezsin. Kur’an hükümler beyan etmiştir.
ÖRTÜLÜDE OLSA CAİZ DEĞİL
Şimdi o zaman kadının erkeklerin bulunduğu ortamda bir arada çalışmasına avret yerleri örtülü olsa da biz caiz değildir diyoruz. Caiz değildir demek günah demektir.
Peki, avret yerleri örtülü olsa burada kazandığı para haram olur mu? Bu ayrı bir mesele.
Çünkü kazandığı paranın haram olması, işin haram olmasıyla alakalıdır. Mesela bir bankada çalışmak gibi işin kazancı faizse, işin kazancı şarap satmaksa, işin kazancı domuz satmaksa veya hırsızlıksa o haramdır.
Rızkı haram. Evine götürüyor ya ekmeği, çoluk çocuğuna yedirecek. Çalıştığı iş meşru bir iş ise tekstil atölyesi gibi, oradaki ekmeğine haram demiyoruz. Bunlar farklı şeyler. Ama çalışması “caiz midir, değil midir?” meselesine gelince; dolayısıyla bu kazanca da pislik getirir.
Helâlen tayyiben” diyor Kur’anı Kerim. “Allah’ın rızkından yiyin ama helal olmakla da yetinmeyin. Hem helal olsun hem tertemiz olsun.” Burada kadının erkeklerle muhatap olduğu, bir de avret yerlerinden bir kısmının açık olduğu noktalarda kazandığı rızka temiz denemez. Yediği ekmekten bahsediyorum. Yaptığı iş meşru ise haram denemez ama temiz de denemez. Helal olacak, bir de tertemiz olacak.
KAPIYI KAPATMA MESELESİ
Peki, “Ben tesettüre riayet ediyorum. Avret yerlerimden tırnak kadar hiçbir yer açık değil. Bu durumda benim erkekler içinde çalışmam niye caiz değil?” Çünkü “Hadiselere sebep olacak vesilelere engel çıkartmak için” caiz değil.
Yani bir şey harama çekecekse, günaha çekme ihtimali varsa buna caiz değil diyor fıkıhçılar. Bu çok önemli bir kuraldır. Kapıyı kapatmak meselesi. Burada yasaklı bir şey varsa, kapı da açık durursa, birinin buraya girme ihtimali çok yükseliyor. O zaman kapıyı kapat ki girme ihtimalini sıfıra düşürelim. Fıkıhta böyle bir kaide var. Şüpheliden sakınmak kabiline de girer. Hadis-i şerifte “Helaller bellidir. Haramlar da bellidir.
(Buhârî Îmân 37 no : 52, 1/28) buyuruluyor.
Hadîs-i şerifte buyurulduğu üzere “Aralarında şüpheliler var. İnsanların çoğu bu şüphelileri bilmez. Ama şüphelilerden kim sakınırsa ırzı ve dini bakımından kendini temize çıkartmış olur.
(Buhârî Îmân 37, no : 52, 1/28)
Bu hadis kadının çalışması hakkında değil ama konuyu yine ırza getirmiş. Ne buyruluyor hadîs-i şerîfin devamında “Her kralın korusu vardır.
Yani girilmesini yasakladığı sahalar var. İşte askeri alan, cephanelik gibi yasakladığı sahalar var. Hadîs-i şerîfin sonu da şöyledir: “Allah’ın yasak sahası da haramlarıdır. Haramları işleyen Allah’ın yasak sahasına girmiştir. Kim yasak sahaya girerse yakalanması yakındır.” Dünyada yakalanmazsa ölür ölmez ahirette yakalanacak ve cezası verilecektir.
‘YUMUŞAK KONUŞMASINLAR’
Mesela Kur’an’ı Kerim “Kadınlar erkeklere karşı yumuşak konuşmasınlar.
(Ahzâb Sûresi 32) buyuruyor.
Yani kadınsı konuşmasınlar, sert konuşsunlar. Cevaplarını kısa, özlü versinler. Âyet bu. “Kalbinde hastalık olan tamahkârlanır.” buyuruyor Kur’an-ı Kerîm.
“Bu benle niye yumuşak konuşuyor, bende gönlü mü var?” diye düşünür. Bak “Kadınlarla erkekler konuşmasın” demiyor. Zaruretler olur konuşur. Ama “Karşı tarafı heveslendirecek, tamahkarlandıracak şekilde, işveli şekilde konuşmasınlar. Kısa, öz, zaruret miktarı konuşsunlar” diyor. Peki, her gün 8 saat aynı ortamda bulunan insanların bu kadar ciddiyete ve resmiyete riayet etmeleri mümkün müdür? İnsanın uykusu geliyor, siniri bozuluyor, gülmesi geliyor. Ağzını açıyor, burnunu kapatıyor. Yani illaki doğal haller zuhur eder. Bu 5-10 dakika değil ki ciddiyetimizi muhafaza edelim. O zaman bu ciddiyetin bozulmayacağını kimse söyleyemez. Mutlaka ciddiyet bozulacaktır.
KADIN NE YAPSIN?
Mutlaka fıkralar anlatılacaktır. Mutlaka güldürücü konular gelecektir. O kahkaha atabilir, öbürü gülebilir, öbürü esneyebilir. Bunlar doğal hallerdir.
Bunlar bir kadın için ancak mahremi olan bir erkeğin yanında meşru olabilecek hareketlerken yabancı bir erkeğin yanında kaçınılmaz olarak bunlara maruz kalacaktır.
Çünkü ne kadar ciddiyetini koruyabilir?! Kaç sene boyunca her gün 8 saat çalışacak. Bu kadına da “Aman resmi ol, ciddi ol, gülme, sırıtma, yumuşak konuşma.” diyeceksin. Ee ne yapacak kadın? Telefon geliyor, telefonla konuştuğundan bile yandaki adam muhatap oluyor. Çünkü senin konuşma şeklinden “Kimle konuşuyor? Ne yapmak istiyor? Niye samimi konuştu? Demek ki bu kadın onunla bununla samimi konuşuyor. Benle de konuşur o zaman.” diye düşünüyor adam ve başlıyor etkilenmeler, başlıyor tesirlenmeler.
Kadınların evde çalışması veya dışarda kadınlar arasında çalışması caizdir. Bunda bir sıkıntı yok.
Ancak erkeklerin de bulunduğu bir iş ortamında tesettürlü bile olsa çalışması caiz değildir. Çünkü günaha çekme ihtimali var.
KADININ BÜTÜN BEDENİ AVRETTİR
Bütün fıkıh kitaplarımızda zikredilen kaide üzere “Hür bir kadının bedeninin tamamı avrettir.
Ancak yüzü ve eli müstesnadır.” Şu anda zaten köle mefhumu yok. Herkes hür elhamdülillah.
Hür olsunlar zaten onu istiyoruz. Yüz zarurettir gözünün görmesi, nefes alması için. Bir de tanınması icap edebilir. Erkek midir kadın mıdır vesaire… Günümüzde bu da çok önem arz ediyor.
Çünkü yüzünü kapatıp, kadın kılığına girenler oluyor. Hâlbuki erkektir. Soygun yapıyor, gasp yapıyor. Teşhisi lazım geliyor. Onun için şeriatımız yüzü müstesna etmiştir. Avret değildir.
Tabi bununla beraber kadının yüzünü kabak gibi açık tutması da uygun değildir. Çünkü Aişe anamız (Radıyallâhu Anhâ)nın yolu görmesi için bir gözünü açık tuttuğu gibi rivayetler de var.
Yani yüzün avret olmaması demek kadın yüzü açıkken günah işlememiş oluyor demektir. Bu iyi bir kolaylıktır. Güzel bir şey.
Fakat yüz de güzelliğin en belirgin olduğu yerdir. Bedenin aynası hükmündedir.
Bu itibarla yüzü de tamamen açmak uygun değildir. Yani avret değil diyorsak tamamen erkek yüzü gibi de olmaz.
Hani burnunun altına kadar bir şey çekilse yine kadın mı erkek mi olduğu belli olur. Bir de gözü zaten açıkta olur görebilir. Hepten çeneye kadar açık olması da uygun değildir diyorum. Bakın caiz değil başka, uygun değil başka. Çünkü zaman fitne zamanıdır.
Gözlerin nasıl baktığından emin olunmamaktadır. Herkesin gözü de iyi göz değildir. Dolayısıyla yüzün de tümden açılmaması uygundur. Ama yüz avret değildir. Eller de avret değildir. Çünkü alacak, verecek, çocuğunu tutacak… Yani el iş için gerekli bir uzuvdur. İslamiyet bunu itibara alıyor.
“Kalplerinizi birbirinize karşı çok temiz kalmasını istiyorsanız kadın-erkek arasına perde koyun.”
“Şüphelilerden kim sakınırsa ırzı ve dini bakımından kendini temize çıkartmış olur.”
HUZURSUZLUK ÇİKABILİR
İşte bu yüzden “Evliliklerin sonunu getiriyor.” demiş bazı hocalar. Tabi ki bu sosyalde vâki bir şeydir. Yani evliliğin sonunun gelmesi kuvvetle muhtemeldir. Çünkü kadının, kocasının haklarına riayeti azalır.
Ben de çalışıyorum, sen de çalışıyorsun. İkimiz de para getiriyoruz. O zaman paran kadar konuş” hesabına girilir. Ondan sonra “Çamaşırı sen yıka, bulaşığı ben yıkayayım. Çocuğun altını temizle.” diyecek. Adam da “Bu benim işim değil” diyecek. Kadın da o zaman en doğal hakkıdır ki “Çalışıp para kazanmak da benim işim değil” diyecek. Hal böyle olunca da arada mutlaka tartışmalar, huzursuzluklar, bunalımlar çıkacaktır.
Bundan dolayı biz kadının erkeklerin bulunduğu ortamlarda tesettürle bile olsa çalışmasının caiz olmadığını söylüyoruz.
Âyet-i kerimeye bakalım “Ey benim peygamberimin sahabeleri siz annelerinizden bir şey sorup isteyeceğiniz zaman perde arkasından isteyin. Perde arkasından konuşup, görüşmeniz hem onların hem de sizin kalplerinizin temiz kalması bakımından daha ziyade etkilidir.” (Ahzâb Sûresi 53)
SAHABEDEN TEMİZ ADAM MI VAR?
Bir başka ayet-i kerimede “Peygamberimin eşleri ümmetinin anneleridir.” (Ahzâb Sûresi 6) buyuruluyor. Bu annelik bizim “Hacı anne” dediğimiz gibi değil. Bu annelik nikâhı haram manasında özbeöz anne. Yani nasıl ki ananla ebedi nikâhlanamazsın, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sel­lem) vefat ettikten sonra da hanımlarıyla kimsenin evlenmesi ebedi caiz değil. “Peygamberin eşleriyle ebedi nikâhlanamazsınız.” Bu da Ahzâb Sûresi’nin bir başka ayeti. O vefat etti 9 eşi kaldı. Hiçbiriyle kimse evlenemez. Çünkü annesi. Ondan yaşı küçük de olsa Allah-u Teâlâ onu anne buyurmuş. Dolayısıyla nikâhı ebedi haram. “Kalbim temiz.” diyorsun konuşuyorsun. Sen Allah’tan iyi mi biliyorsun?! Seni yaratan Allah diyor ki “Kalplerinizi birbirinize karşı çok temiz kalmasını istiyorsanız kadın-erkek arasına perde koyun.” Hem de hangi kadın? Anneniz vasfında olan. Ebedi nikâhlanmanız caiz olmayan. Caiz değilse anne demek. Ee annenle oturup konuşuyorsun. Ama yine de seni doğuran anne de değilse o zaman siz araya perde koyun.
Sahabe-i kiramdan kalbi temiz bu zamanda bu toplumda adam var mı?! Rasûlüllâh (Sal­lâllâhu Aleyhi ve Sellem)in eşlerinden daha temiz kalpli kadın mı var?! Hem arada özbeöz anneden ileri annelik var. Nikâhı haram olacak nispette annelik var. Hem de böyle de bir takvalık var ve en hayırlı asrın ahalisinden bahsediyoruz. Yine de Rabbim : “Araya perde koyun” diyor.
Ahzâb Sûresi’nin böyle bir ayeti varken şu anda birbiriyle evlenmesi caiz olan yani anan, kızın, sütkardeşin değil de nikâhına engel olmayan tamamen yabancı biriyle bir arada bulunman, çalışman nasıl caiz olacak?!
Tamamen yabancı bir erkekle bir kadının birbirinin suratına bakabildiği bir ortamda 8 saatlik bir süre zarfında 5-6 gün boyunca bir ortamda durulacak, ondan sonra arada perde de yok, bir şey de yok… Mecburen konuşmalar, görüşmeler, şakalaşmalar, tokalaşmalar kaçınılmaz olacak. Buna da bir hoca caiz diyecek öyle mi? Bu kadar ayet varken, bu kadar fitne-fesat döneminde, bu kadar kalplerin, gözlerin bozulduğuna şahit olduğumuz dönemde buna nasıl caiz diyeceğiz. Onun için mevzuyu güzel anlayalım.
Öztürk Usta dan alıntıdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder