28 Şubat 2021 Pazar

PEYGAMBERİMİZİN ÜSTÜNLÜĞÜ HAKKINDA

 PEYGAMBERİMİZİN ÜSTÜNLÜĞÜ HAKKINDA

* * *
“Peygamberimizin (S.A.V.) yüce şanından dolayı cümle zaman ve mekân onu tanımış, tasdik etmiş, onunla şereflenmiştir.
Mübârek vücûtlarının Medîne’de konulduğu mübârek mekân, bütün mekânlardan, hatta Arş-ı Âlâ’dan da yüce ve şereflidir.” (M. Cevâhir)
Safiye binti Abdülmuttalib R.A. buyurdu:
“Peygamberimizin doğduğu gece ben yanında idim. Doğum anında bir nur zuhur etti ve o gece altı alâmet gördüm:
1. Doğduğu saatte secde etti.
2. Secdeden mübârek başını kaldırınca fasih lisanla «Lâ ilâhe illallah ve innî resûlullah» buyurdu.
3. Büyük bir nur görüldü.
4. Ben onu yıkamak isteyince, «Yâ Safiye, zahmet etme! Biz onu yıkadık» nidâsı işitildi.
5. Sünnet olmuş ve göbeği kesilmişti.
6. Onu sarmak istediğimde omzunda , «Lâ ilâhe İllallah, Muhammedür resûlullah» yazılı nübüvvet mührünü gördüm.
Sözlerine kulağımı verdim, «Ümmetî, Ümmetî» diyordu. (Mecmuatü’l-Cevâhir)
Peygamberimizin babası Abdullah R.A. buyurdu:
“Nereye otursam oturduğum yer, «Sana selâm olsun, Muhammed’in (S.A.V.) nuru sende emânettir» diye nidâ ederdi. Kuru ağaç altına otursam, o ağaç hemen yeşerip bana gölge olurdu. Ben ayrılınca yine kururdu. (Mecmuatü’l-Cevâhir.)
“Allahü Teâlâ kâinâtı yaratmadan yedi bin yıl önce Peygamberimizin nurunu yarattı. Dünyada gelmiş geçmiş enbiyâ, evliyâ, insan, cin... ne varsa hepsinin ibâdât ü tâati toplansa, Peygamberimizin ibâdât ü tâati yanında az bir şey görünür.” (Mecmuatü’l-Cevâhir)
“Semâyı ve yeryüzünü aydınlatan ancak Peygamberimizin nurudur. Bu nurdan başka yerleri ve gökleri aydınlatan bir nur mevcut değildir. Nûr-i Muhammedî nice yıllar sonra Cesed-i Pâk-i Rasûlüllah ile birleşmiş, yeryüzünü nurlandır-mıştır. Bundan dolayı semâvât, Nûr-i Muhammedî’yi istedi, ilticâ etti. Bu kabul olunca da Peygamberimiz Mî’râ’ca dâvet olundu. Bu suretle semâvât Nûr-i Cesed-i Pâk-i Nebî ile müşerref oldu. (Mecmuatü’l-Cevâhir.)
Peygamberimiz Mî’rac gecesi Burak’a bineceği zaman, Burak, Efendimizi tanımadığından biraz serkeşlik etmiş; ancak Cibrîl A.S. “Vallahi ey Burak,senin üzerine Hz. Muhammed’den daha fazîletli biri binmedi” diye yemin edince, Burak utancından terlemiştir. (Şifâ-i Şerîf C. 1/30)
Peygamberimizin (S.A.V.) bütün Arap kabîleleriyle yakınlığı ve akrabalığı vardı. (Şifâ-i Şerîf C. 1/30)
Resûlüllah S.A.V. Efendimizin âlemlere rahmet olarak gönderilişinde bütün âlemlerin nasibi vardır. Hatta Cibrîl A.S. “Yâ Resûlellah, ben artık senin rahmet oluşun sayesinde kötü âkıbetten korkmuyorum” demiştir. (Şifâ-e Şerîf C. 1/14.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder