SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN (K.S.) EFENDİ HAZRETLERİNİN
REFİKA-İ MUHTEREMELERİ HAFİZA TUNAHAN (R.H.)
Üstazım Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Efendi Hazretlerinin Din-i Celil-i İslam’ı tecdid ve ihya yolundaki hizmetlerinde, refikaları, Valide Sultanımızın (Hafiza Tunahan) hisseleri küçümsenemeyecek kadar büyüktür.
Sevgili Peygamberimiz (sav) için Hazreti Haticet’ül- Kübra (r.a.) Validemiz her ne ifade etmişse, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) çağımızdaki büyük Varisi, Üstazımız (k.s.) için de Valide Sultanımız onu ifade etmişlerdir.
O, muhakkak ki, İslam tarihinin kaydettiği-edeceği büyük İslam kadınları arasındaki müstesna yerini almıştır-alacaktır.
Efendi Hazretlerinin (k.s.) İslam ilimlerini okutup yaymasında, İ’la-i Kelimet’illah ve I’zaz-ı Din-i Mübin-i İslam yolundaki büyük mücadelelerinde, Valide Sultanımızın imanından doğan ma’nevi teşvik ve gayretleri yanında, maddi destek ve fedakarlıkları da fevkalade mühim bir yer teşkil eder.
Valide Sultanımız, neseben sahibi bulundukları büyük mali imkan ve serveti, Din ilimleri taliplerine yedirip – giydirip okutmakta, Allah yolundaki hizmetlerin muvaffakiyetle yürütülebilmesinde tereddütsüzce harcaması için Üstazımızı (k.s.) asla yalnız bırakmamışlar, hatta teşvik etmişler, hasbelkader zaman zaman ma’ruz kalınan maddi müzayaka sıralarında da zinet eşyalarına varıncaya kadar her şeylerini ortaya koyarak; “Efendi, bunları bozdur, talebelerimize harca” buyurmuşlardır.
Çok iyi hatırlıyorum. Tahsil için gittiğimiz 1952’ler ve müteakip yıllarda İstanbul fevkalade şiddetli kış mevsimleri yaşamıştı.
Mevsimin icablarına göre kendimi koruyamayacak kadar küçüktüm. Arkadaşlarım arasında yaş bakımından benden küçük olanı, şefkat ve himayeye daha çok muhtaç olanı belki de yoktu. Yeteri kadar kendimi koruyamamış, üşütmüş, rahatsızlanmıştım.
Bir anne ve babadan daha müşfik olan Üstazımız (k.s.) rahatsızlığımı hisseder etmez rahmetli Ali Dayı ile doktora (Kamil Karakayalı) göndermişlerdi. Oldukça şiddetli bir bronşite yakalanmıştım.
Doktor bey ciddi şekilde muayene etmiş, röntgen çektirmiş, ciğerlerimde tesbit ettiği rahatsızlık izlerini “ayna” dan Ali Dayı’ya da göstermişti. Uygun gördüğü ilaç ve tedavi şekli yanında kuvvetli gıda almam lazım geldiğini de söylemişti.
O sıralar ders okuduğumuz mahal olan müsafirhaneye döndüğümüzde, Efendi Hazretleri (k.s.) hane-i saadetlerine çıkmışlardı. Ali Dayı’da hane-i saadete çıkarak rahatsızlığımla alakalı ma’lûmatı kapıda Üstazımıza (k.s.) arzederler, bunun üzerine büyük bir şefkat ve metrhamet abidesi olan O büyük zat kıbleye yönelerek:
“Ya Rab! Bu evladlarımızla Senin Dinine hizmet edeceğiz. Bize bağışla Allah’ım” diye iltica buyururlar.
Hazretimizin (k.s.) bu dua ve şefaatını rahmetli Ali Dayı’dan birçok defalar dinlemişimdir. (Dünya hayatımızın dahi şefaatcisi olan Üstazımızın ebedi hayatımızda da şefaatcı olacağına iman ediyor, her şeyimizi borçlu bulunduğumuz O büyük zata hakkıyla layık olamamanın ıstırabıyle yine de O’ndan istimdat ediyoruz.)
Valide Sultan, Efendi Hazretlerinin (k.s.) talebelerine sık sık nefis yemekler, tatlılar yapıp getirir, ikram ederlerdi. Rahatsızlığımdan sonra daha büyük, daha yakından alaka ve himayelerine mazhar oldum. Üzerimizde büyük bir şefkatle titriyordu. Köfteler, bol gıdalı yemekler yapıyorlar, sıhhatımla bizzat ilgileniyorlardı.
Tahdis-i ni’met olarak daima hatırlayacağım bu şefkatli alaka ve himayelerini, hayatlarının son anlarına kadar devam ettirdiler. Her meselede kendini gösteren büyük alakalarını üzerimden hiçbir zaman eksiltmediler.
Bayramlardaki ziyaretlerimizde bizzat kendi elleriyle diktikleri kadife takkelerin yanında, çorap, mendil gibi hediyeler verirler, evladlarının gönüllerini alırlardı. Layık olmadığım, ama yakınlıklarının, şefkat ve alakalarının, öbür alemde de üzerimizde devam edeceğine yine de ümidvarım.
Yanılmıyorsam 1965 senesindeydi. O sıralarda ilk defa otomobil almıştım. Valide Sultanımız, Ferhan Ablamız ve Kamil Ağabeyimizle birlikte Alanya’mıza şeref vermelerini rica etmiştim. Üstazımızın ilk ve en güzide talebeleri arasında bulunan Çırpanlı Hoca efendimizi de ziyaret etmeyi arzu buyurdukları için, naçiz davetimi lütfedip kabul buyurmuşlardı.
Nasipmiş, birlikte yola çıktık. Kütahya’da Hacı Nûri Bey’e bir gece müsafir olduk. Ertesi günü de Alaiye’ye muvasalat ettik. Doğruca Çırpanlı Hocaefendimiz’e müsafir oldular. Bilahere de Oba’daki hanemizi şereflendirdiler.
İzmir ve Manisa tarikıyle yine birlikte İstanbul’a döndük. Benim için çok değerli hatıralarla dolu olan bu paha biçilmez seyahat esnasında, Valide Sultanımız’ın birçok iltifatlarına ve kerametlerine daha yakından şahid oldum.
Hiç unutamıyorum yanılmıyorsam, Denizli civarından geçiyorduk. Fevkalade bir kuraklık vardı. Bir ara civarından geçtiğimiz bir köy halkının topluca yağmur duasına çıktıklarını gördük.
Valide Sultanımız: “Biz de dua edelim de, Mevla’nın rahmeti yağsın” buyurdular. Aradan çok geçmemişti ki, berrak ve güneşli hava birden kayboldu. Ufkumuzu gölgeleyen bulutlarla birlikte İlahi rahmet boşanmaya başladı.
Bu Valide Sultanımızın İnşAllah müstecab olan dualarının bir eseri ve o’ndan zuhûr eden açık bir kerametti.
Uzun yıllar, romatizmanın sızılarından mustaribdi. Son olarak tedavi için kaldırıldığı hastanede Boğazdaki şifa suyu çeşmesinden doldurduğum bir sürahiyi Yasin-i Şerif hatmi yaptırarak götürmüştüm. Fevkalade memnun olmuşlar ve dua buyurmuşlardı.
Huzûrullah’a, huzûr-u Piran’a çıkacak halimiz ve onlara layık amelimiz yok, ama İnşaAllah büyüklerimizin himmetleri ve Valide Sultanımzın hüsn-ü zan ve duaları imdadımıza yetişir de, meccanen bağışlananlar arasına gireriz.
Bütün kusurlarımızla birlikte, onlara layık olabilmek niyaziyle yüzbinlerce Fatiha ve hatim aziz kardeşlerim!..
KAYNAK: Mehmed Arıkan -20 Eylül 1978 Çarşamba- Haft. Siy. Gazete Ufuk Sayı: 476
NOT: 6 Haziran; Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hazretleri’nin refika-i muhteremeleri Hafize Tunahan’ın (r.h.) irtihali’nin sene-i devriyesidir. (6 Haziran 1965 İstanbul)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder