MANCACI
Osmanlı'da parasını halkın verdiği, düzenli olarak sokak hayvanlarını besleyen “mancacı” denen kişiler mevcut idi. Mancacı, kedi köpek yiyeceği demek olan mancayı satar; dileyen, mancacıdan aldığı yiyecekleri hayvanlara verir, dileyen parasını verir mancacı onların yerine sokak hayvanlarını düzenli olarak beslerdi.
Mancacının bir diğer önemli görevi ise soğuk kış günlerinde dağda bulunan kurt, tilki, çakal gibi yabani hayvanlar yiyecek bulamadıklarında aç kalarak telef olmasın, bilhassa aç kaldıklarında şehre inmesin diye dağın eteklerine et ve kemik gibi yiyecekler koyarak yabani hayvanların dağdan inip şehirdeki insanlara bir zarar vermelerini engellerdi.
Ecdadımız sokak hayvanlarına karşı merhametli, müsamahakâr ve fedakâr davranmışlardır. Bu konuda en önemli emsal olarak kuş evleri gösterilmiştir. Kuş yuvalarını bozmak günah sayılırdı. Kumru ve güvercinler de, kendilerine yem verilen fakat kafese hapsedilmeyen ev ortaklarıydı. Yeni bir inşaat yapılırken, kuşlar güvercinler unutulmaz; onlar için binalara, mutlaka su yalakaları yapılırdı. Sadece hayvanlar (kedi ya da kopek) için kurulan vakıflar, tarihte yerini aldı. Dolmabahçe’de kuş, Üsküdar’da kedi hastaneleri, cami ve mezarlıklardaki suluklar, kuş evleri, sonbaharda geri dönemeyen ve yardıma muhtaç leylekler için açılmış dünyanın ilk hayvan hastanesi olan Bursa’daki Düşkün Leylekler Evi, Devleti Aliyye’nin, hayvanlara verdiği önemin en güzel örnekleridir.
Bir ata, katıra veya deveye fazla yük yüklenmesi halinde, zabıta memurlarına, hayvanın bu mağduriyetine engel olma ve hayvanın dinlenmesini sağlama yetkisi verilmişti. Yine zabıta memurları sahipli hayvanların karınlarını kontrol eder, iyi beslendiğine kanaat getirmedikleri hayvanların sahiplerine ağır cezalar keserlerdi. Ağır yük taşıyan atların, cuma günü ikindiden sonra tatil etmeleri sağlanır, yükleri boşaltıldıktan sonra üzerlerine dahi binilmezdi. Top çeken büyük baş hayvanlar, yaşlanınca satılmaz, ölene kadar iyi bakılmaları için maaşa bağlanırlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder