30 Nisan 2021 Cuma

Ebul Faruk ks. hz.leri, Bir gün, Eminönü’nde Üç Mihraplı Cami de vaaz ederlerken cemaate “üç hediye”de bulunuyorlar. O vaazda bizzat bulunup sohbeti can kulağıyla dinleyen mazanna-i ricâlden merhum bir amcamızın anlattıkları şöyledir (mealen): “Ey Cemaat-i Müslimîn! Sizlere üç

 

............ Ebul Faruk ks. hz.leri, Bir gün, Eminönü’nde Üç Mihraplı Cami de vaaz ederlerken cemaate “üç hediye”de bulunuyorlar. O vaazda bizzat bulunup sohbeti can kulağıyla dinleyen mazanna-i ricâlden merhum bir amcamızın anlattıkları şöyledir (mealen): “Ey Cemaat-i Müslimîn! Sizlere üç hediyem olsun:
1. Cemaatle namaz kılarken, İftitah tekbirinden sonra, Sübhâneke’yi müteakiben, Eûzubillâhimineşşeytânirracîm’i de okuyup, Besmele'yi imam efendiye bırakınız. ‘Eûzü’ sebebiyle şeytanın vesvesesinden emin olursunuz.
2. Namazda, ka’de-i ahîrede, Tahiyyât, Salli-Bârik ve Rabbenâ…’lardan sonra Teşrik Tekbiri getirip öyle selâm veriniz.
3. Salât-i vitir’de Kunut Dualarını okuduktan sonra, rukûa varmazdan önce Salât-ı Münciye´yi de okuyup öyle rukûa varınız. Zira Salât-i-vitr, gecenin günün son namazı olduğundan günde beş vakit kıldığımız namazların sonunda, vazifeli melekler onları alıp, vech-i Rahmân’a (huzur-i ilahiye) arz´a götürürken, Rasûlullah Efendimiz üzerine getirilen salevât-ı şerife mührünü namazların âhirinde götürdüklerinde, tereddüt etmeden Cenab-ı Hakk’a arz ederler. Namazlarımızın kabülüne vesile olur. Bu Hediyelerimi kabul edip yaptığınızda, hâsıl olan sevap size aittir. Eğer bir vebâl varsa, o da benim boynumadır” buyurmuşlardır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder