19 Ocak 2021 Salı

Şehitlik ve Fazileti

 

Şehitlik ve Fazileti


 

وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتًا ۚ بَلْ أَحْيَاءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ

فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُوا بِهِمْ مِنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ وَأَنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ

Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rab'leri katında rızıklanmaktadırlar.

Allah’ın fazlından kendilerine bahşettiği saadetle şadgâm olarak merzuk olurlar, arkalarından şehadetle kendilerine yetişemeyen mücahidler hakkında da şunu istibşar ederler ki onlara bir korku yok, onlar da mahzun olmayacaklar.

Allah’ın bir nimetini bir de fazlını ve Allah müminlerin ecrini zayi' etmeyeceğini istibşar ederler. (Al-i İmran 169/171 – Elmalılı hamdi yazır meali)

Bu ayeti kerimeler, Uhud şehitleri hakkında nazil olmuştur. Uhud savaşı hicretin 3. Senesinde Mekkeli 3000 kişilik müşrik ordusuna karşı 700 kişilik Müslüman ordusunun karşılaşması ile meydana gelmiş Müslümanlar 70 şehit vermişler, Peygamber efendimizin mübarek amcası hz. Hamza bin Abdulmuttalip vahşice şehit edilmiş, müşriklerden 45 kişi öldürülmüş ve iki tarafta birbirine üstünlük sağlayamayıp, müşriklerin geri çekilmesi ile nihayete ermiştir.

Hz Hamza, halkı tarafından sevilir ve sayılırdı. Müslüman olduktan sonra bütün Müslümanlar rahat etmişlerdi. Peygamber efendimiz bundan dolayı Haz Hamza’yı çok severdi. Allah’ın Arslanı olan hz Hamza peygamber efendimizden iki yaş büyüktü.

Peygamber efendimizin kıymetli amcası, Allah’ın arslanı hz Hamza, bedir savaşı esnasında Hind isimli müşrik bir kadının babasını ve kardeşini öldürmüş, Uhud’da pek çok müşriğin kafasını uçurmuştu. Hind, Cübeyr İbn-i Mutim isimli bir müşriğin kölesi olan Vâşi’ye (Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olmuştur, asla lanet olunmaz, sahabedendir.) hz Hamza’yı öldürdüğü takdirde pek çok vaatlerde bulundu. Yine hz Hamza, Cübeyr İbn-i Mutim’in amcasını da ö

Çanakkale Şehitleri


الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُواْ لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَاناً وَقَالُواْ حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ

İnsanlar onlara: «Düşmanlarınız size karşı ordu topladı, onlardan korkun.» dediklerinde, bu, onların imanını artırdı ve şöyle dediler: «Allah bize yeter. O ne güzel vekildir».


İslamiyet’in tebliğe başlandığı ilk günden itibaren kâfirlerle savaşma başlamıştır. Müslümanların ilk harbi olan bedir harbinde Müslümanlar 305 kişi iken müşrikler 950 kişi ile karşılaşmışlardır. Fakat savaş Müslümanlar tarafından 14 şehit vererek kazanılmıştır. Müşrikler ise 70 kayıp 70 esir bırakarak kaçmışlardır. İşte o gün bedir harbi meydanındaki kazanmaya sebep olan güç iman gücüdür. Bu gün anlatacağımız Çanakkale harbinde galip gelende aynı imanın gücüdür.

Defalarca iman karşısında bozguna uğrayan düşman Çanakkale’deki Müslümanları hafife alıp tarihe geçecek şekilde saldırmış ve tekrar iman karşısında güçsüz kalmışlardır.

Yıl 1984... Turgut Özal başbakan, Milli Eğitim Bakanı ise Vehbi Dinçerler.


Turgut Özal, Türk gençlerinin eğitimi hususunda araştırma yapmak üzere bir Japon heyeti davet eder. Bu heyet bir süre ülkemizde kalır ve değişik yerlerde çeşitli görüşmelerde ve temaslarda bulunurlar. Araştırmalarının sonuçlarını açıklamak üzere başbakan Turgut Özal'ın yanına çıkarlar. Millî Eğitim Bakanı da oradadır. Japonlar, araştırmanın sonucunu bir cümle ile belirtir:


— Sizin gençlerinizde millî şuur yok!

KALB TEMİZLİĞİ


 

إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ*يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ

"O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar! Ancak Allah'a temiz bir kalple gelenler o günde (kurtuluşa erer)." (şuara 88-89 elmalılı hamdi yazır meali)

Cenab-ı Hakkın ayeti kerimede buyurduğu üzere dünyada ne kadar çok mala mülke sahip olursa olsun, hangi mevkiye hangi makama çıkarsa çıksın, insanlar için övünç kaynağı olan oğulları evlatları ne kadar çok ve kalabalık olursa olsun, o günde yani kıyamet gününde fayda vermeyecektir.

O gün faydalı olan tek şey kalbi selim yani temiz kalptir. Ancak bu bahsedilen temiz kalp; hani pek çok kez duyduğumuz üzere “ben namaz kılmıyorum ama kalbim temiz, oruç tutmuyorum ama kalbim temiz” diyerek ibadetlerine dikkat etmediği, günahtan kaçınmadığı halde sadece birtakım kelimeleri söylememek, insanlara büyük zararlar verecek şeyler yapmamak ile olduğu zannedilen temizlik değildir.

İşte bu temiz kalbin nasıl husule geleceği, kalbin nasıl temizleneceği, ayette kasdedilen temizliğin ne olduğunu izah etmeye çalışacağız…

Cenab-ı hakkın ayeti kerimede zikrettiği üzere kalb-i selim yani selim, doğru, temiz kalb, kalb hastalıklarından temiz olan kalbdir.

Kalb, en şerefli aza, imanın karargahı ve rahmanın nazargahı olduğu için kalb diye isimlendirilmiştir.

Hadis-i şerifte peygamber efendimiz buyuruyor ki;

“Dikkat edin cesette bir çiğnem et parçası vardır. O iyi olduğu zaman bütün vücut iyi olur. O bozulduğu zaman bütün vücut bozulur. Dikkat edin o kalbdir.” Buyurmaktadır. (buhari – müslim)

Öyle değil mi? Kalb büyüklük bakımından ortalama olarak insanın yumruğu kadar ufak bir şey iken, her sözünde sadık olan peygamber efendimizin haber verdiği üzere; hem dünyevi anlamda hemde uhrevi anlamda bedenimizin sıhhat ve afiyetini temin eden kalbdir.

CEBRAİL AS’ın KALDIRACAĞI ON EMİR

قُلْ مَنْ كَانَ عَدُواًّ لِجِبْر۪يلَ فَاِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلٰى قَلْبِكَ بِاِذْنِ اللّٰهِ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُؤْمِن۪ينَ
Söyle; her kim Cebrail'e düşman ise iyi bilsin ki, Kur'ân'ı senin kalbine Allah'ın izniyle kendinden önceki vahiyleri onaylayıcı, müminlere hidayet ve müjde kaynağı olmak üzere o indirdi. (bakara 97)
Peygamber efendimiz buyuruyorlar ki;
“yüce Allah Cebrail as’ı en güzel surette yaratmıştır. Onun altıyüz kanadı vardır; bu kanatların arasında iki yeşil kanat vardır ki, tavus kuşunun kanatlarına benzer. Bu kanatlarını açtığı zaman yerle gök arasını doldurur.” (dürretül vaizin 2/660)
Peygamber efendimiz, Medine’ye teşrif ettikleri zaman fedek Yahudilerinden Abdullah bin suriya geldi. Sordu
Ey Muhammed! Senin uykun nasıldır? Ben sana ahir zaman peygamberinin uykusunu sormaktayım! Dedi. Peygamber efendimiz;
Gözlerim uyur kalbim uyanıktır. Buyurdular. Bunun üzerine o Yahudi:
Doğru söyledin! Bana çocuktan haber ver! Çocuk anneden mi olur babadan mı? Peygamber efendimiz;
Kemik, sinir sistemi ve damarlar erkekten; kan, et, tırnak ve saç kadındandır. Buyurdu. O;
Doğru söyledin! Bazen çocuk amcalarına benziyor, kendisinde dayılarından hiçbir benzerlik yok. Bazen de dayılarına benziyor, kendisinde amcalarına çeken hiçbir benzerlik yok, bunun sebebi nedir? Dedi. Efendimiz

Küfrü Hükmi - Heva-ü Heves

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَر۪يعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِـعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ 
Sonra emirden bir şerîat üzere seni memur kıldık, onun için sen o şerîate ittiba eyle de ilmi olmayanların hevalarına uyma.  (casiye 18)
Cenab-ı Hak kullarına şeriatına ittiba ederek hevadan uzak durmalarını emretmektedir. Yani Müslüman olan İslam şerefi ile müşerref olan kullarının artık cahil olup da İslam’dan haberi olmayan kimselerin hevalarına dünyalık arzu ve isteklerine meyletmemelerini emrediyor.
Çünki Cenab-ı Hakk’ın kullarına bahşetmiş olduğu İman ve İslam nimeti o kadar mukaddes bir nimettir ki, bir kısım kullarına Cenab-ı Hakk lütfen bahşetmiş olsa dahi kaybetmesi çok kolay  muhafazası hususiyet ile emek isteyen ve kişinin hem dünyasını hem de ahiretini bahtiyar etmek için koruması gereken yegane mücevheridir.   
Cenab-ı Hakk insanları dört kısım olarak yaratmıştır;
1-      Şehadet getirip amel eden ve sağlam bir itikad sahibi olan kişi. Bu kimse ‘Muhlis’dir.
2-      Şehadet getirip amel ettiği halde itikadı olmayan kimsedir. Bu kimse ‘münafık’dır.
3-      Şehadet getirip iman ettiği halde amel etmeyen kimsedir. Bu kimse ‘fasık’dır.
4-      Şehadet getirmeyen kimsedir. Bu kimse ‘kafir’dir. (mev’ıze-i hasene 128)

Kabe-i Muazzama ve Ziyaretin fazileti (Umre)


اِنَّ اَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذ۪ي بِبَكَّةَ مُبَارَكاً وَهُدًى لِلْعَالَم۪ينَۚ*
Manası; Doğrusu insanlar için vazolunan ilk ma’bed, Mekke’deki, elmler için hidayet olan mübarek beyttir.(Al-i İmran 96 elmalılı hamdi yazır meali)
Müslümanların kıblesi ilk önce Mescid-i aksa idi. Daha sonra Mescid-i Haram’a çeviren ayet nazil olunca yani,kıble beyt-i Makdis’ten Kâbe'ye çevrildiği zaman, Yahudiler, Kabe’nin daha kıymetli olmasını kabul edemediler. Çünki, Mescid-i Aksa Müslümanlar için kıymetli olduğu gibi Yahudi ve Hristiyanlar içinde kıymetliydi. İşte, Yahudiler Kabe’nin kıymetinin artmasını istemedikleri için Efendimiz hazretlerinin nübüvveti hakkında, kötülemek için ileri geri konuştular. Ve:
-“beyt-i Makdis, Kabe’den daha faziletli ve kıble olmaya daha layıktır. Çünki beyt-i Makdis, Kabe’den önce konuldu. Beyt-i Makdis, mahşer toprağıdır. Bütün peygamberlerin hicret ettiği yerdir. Peygamberlerin kıblesidir. Orası Allah Teala hazretlerinin alemler için mübarek kıldığı kutsal topraklardır. Allah teala hazretlerinin hz Musa ile konuştuğu dağ, oradadır. Bütün bu sebeplerden dolayı, kıbleyi oradan Kabe’ye çevirmek batıldır.” Dediler.
Yahudilerin bu konuşmaları üzerine bu ayet-i kerime nazil oldu;
اِنَّ اَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ
“doğrusu insanlar için vazolunan (konulan) ilk mabed,” hangisidir?
لَلَّذ۪ي بِبَكَّةَ
“elbette Mekke’deki” yani Mekke'de bulunan beyttir. (ruhul beyan tefsiri 3/627)
Bizim sahip olduğumuz tarih bilgisine göre; ilk önce Süleyman as tarafından mescid-i aksa bina edilmiştir. Daha sonra İbrahim as tarafından Kabe-i Muazzama bina edilmiştir. Ancak Cenab-ı Hakk’ın ayetleri Hakk ve doğru olup asla yalan ve yanlış bulunmamaktadır.
Evet, yeryüzüne bina edilen ilk mabet, ilk bina Kâbe-i Muazzama’dır. Zira Kâbe-i Muazzama’nın temelleri

ON GÜNLERİN FAZİLETİ



وَالْفَجْرِۙ ﴿١﴾    وَلَيَالٍ عَشْرٍۙ ﴿٢﴾    وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِۙ ﴿٣﴾    وَالَّيْلِ اِذَا يَسْرِۚ ﴿٤﴾    هَلْ ف۪ي ذٰلِكَ قَسَمٌ لِذ۪ي حِجْرٍۜ ﴿٥﴾

“Fecre, on geceye, çifte ve teke yemin olsun. Geçip giden geceye yemin olsun. Hiç şüphe edilmeye ki; bunlarda gerçek yemin vardır, aklı başında olanlar için..” (fecr suresi 1, 2, 3, 4, 5)

Cenab-ı Hakk Kur’an-ı  azimüşşanda birtakım şeylere yemin etmiştir ki; bu surede de fecre ve 10 günlere yemin etmiştir. Bu surede yemin olunan fecr ile maksad bazı müfessirlere göre zilhicce ayının ilk gününün sabahı, bazılarına göre muharrem ayının ilk gününün sabahıdır ki yeni sene ondan doğar, başlar.

On geceden maksat da yine zilhicce ayının ilk 10 günü yahut muharrem ayının ilk on günüdür.(tefciruttesnim fi kalbin selim 2/732) yahut ramazanı şerifin son on günüdür. (dürretül vaizin 2/1144)

Ayette on gece diyerek zikredilmiştir ancak, Kur'an-ı Kerim adeti arap üzere inmiştir ki araplar gece diyerek tüm günü kasdederler, Cenab-ı Hakk’da gecesine işaret ederek günleri ile beraber kasdetmiştir.

Cenab-ı Hakk sene içinde üç on günü tercih etmiştir. Diğerlerinden üstün kılmıştır, şöyleki;

1-      Ramazan ayının son on günü, çünki bu günlerde kadir gecesinin bereketi vardır.

2-      Zilhicce ayının ilk on günü, zira o günlerde, terviye günü, arefe günü, kurban günü, telbiye, hac işleri, değişik dini merasimler vardır. Nitekim bu manada gelen bir hadis-i şerifte;

“yüce Allah meleklere överek şöyle buyurur: kullarımın durumuna bir bakın. Nasıl uzaktan yakından, saçları dağınık, toz toprak içinde gelmişler ki; yararlarına olacak işleri göreler. Ey meleklerim, tanık olun, onları bağışladım.”

İbrahim ve İsmail as ve Kurban



وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَى رَبِّي سَيَهْدِينِ

رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ

فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَلِيمٍ

فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَى فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانظُرْ مَاذَا تَرَى قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنِي إِن شَاء اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ

فَلَمَّا أَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبِينِ

وَنَادَيْنَاهُ أَنْ يَا إِبْرَاهِيمُ

قَدْ صَدَّقْتَ الرُّؤْيَا إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ

إِنَّ هَذَا لَهُوَ الْبَلَاء الْمُبِينُ

وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ

وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ

سَلَامٌ عَلَى إِبْرَاهِيمَ

كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ

إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ

وَبَشَّرْنَاهُ بِإِسْحَقَ نَبِيًّا مِّنَ الصَّالِحِينَ

وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلَى إِسْحَقَ وَمِن ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِّنَفْسِهِ مُبِينٌ

99 - Bir de dedi ki: "Ben Rabbime gidiyorum, o bana yolunu gösterir."

100 - "Ey Rabbim! Bana salihlerden (bir oğul) ihsan et!"

101 - Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik.

102 - Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: "Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi. Çocuk da: "Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.

103 - Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah'a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı.

104 - Biz de ona şöyle seslendik: "Ey İbrahim! "

105 - "Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki, biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız."

106 - "Şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı." (dedik)

107 - Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.

108 - Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nâm bıraktık.

109 - Selam olsun İbrahim'e...

110 - İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.

111 - Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.

112 - Ona bir de salihlerden bir peygamber olmak üzere İshak'ı müjdeledik.

113 - Hem ona hem İshak'a bereketler verdik. Her ikisinin neslinden de hem iyilik yapanlar var, hem de açıkça kendi nefsine zulmedenler var. (Saffat-99-113)

İbrahim as  Allah’ın yardımıyla Nemrud’un ateşinden kurtulduktan sonra: “dedi ki, ben Rabbime gidiyorum.” Yani bana hicret etmemi emrettiği yere ki, Şam’dır hicret edeceğim. Yani Rabbimin taatı için harran’dan beytülmakdis’e hicret edeceğim. “o bana doğru yolu gösterecek.” Yani beni hicret etmek istediğim yere ulaştıracak ve dinimin yararına olan şeyi bana gösterecek. Hadis-i şerifte buyruldu ki;

“bir karış yer (mesafe) için dahi olsa, dini için bir yerden bir yere kaçan kimse, Allah’tan cenneti hakeder ve İbrahim as’ın refiki olur. Çünki İbrahim as Harran memleketinden Şam memleketine hicret etti. Her kimde bir yerde bulunurda orada, Allah’a isyan zuhur ederse, o da Allah rızası için oradan çıkarsa, İbrahim ve Muhammed as’a uymuş olur. Bunun için ahirette onların refiki olur.”

Sonra İbrahim as dedi ki; “Rabbim! Bana, Salihlerden peygamber olacak bir evlat ver. Dedi. İşte biz o’nu büyüklüğünde halim küçüklüğünde bilgili bir oğul ile müjdeledik.

İbrahim as’a bir oğlunun olacağı müjdesi verilince, ben onu Allah için kurban olarak keseceğim, dedi. O çocuk babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince yani babasıyla yürüyecek çağa gelip babası ona alışıp onu sevince, o zaman yedi yaşındaydı. Rüyada o’na “nezrini yerine getir” denildi.

İbn-i abbas radıyallahü anh diyor ki;

Terviye yani zilhiccenin 8. Günü olunca İbrahim as bu rüyayı gördü. Sabah olunca bu hüküm Allah’tan mı yoksa şeytandan mı diye düşündü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder