23 Ocak 2021 Cumartesi

Cehennemden Çıkıp Cennete Girecek İlk Kimseler: Sahih-i Müslim’de… Ebû Hüreyre’den rivayet olundu ki; bazı kimseler Rasûlullah (s.a.v.)’e şöyle demişlerdir: — Ey Allahın Rasülü! Kıyamet gününde Rabbimizi görür müyüz? -— Dolunay olduğu gecede ayı görürken bir sıkışıklığa düşer misiniz? — Hayır ya Rasulallah. — Berisinde bir bulut olmadığında güneşi görmekte bir sıkışıklığa dü­şer misiniz? — Hayır. — Şüphesiz siz Allah’ı işte böyle göreceksiniz. Allah, kıyamet gününde insanları toplayacak ve: “Kim neye tapiyorduysa şimdi de ona tabi olsun” der. Bunun üzerine, güneşe tapanlar güneşe; aya tapanlar aya; tağutlara ta­panlar tağutlara tabi olurlar. Aralarında münafıkları da olmak üzere bu üm­met (haşir yerinde) kalır. Derken Cenab-ı Allah onlara, daha önceden tanı­madıkları bir surette gelir. “Ben sizin Rabbinizim” der. Onlar da: “Senden Allah’a sığınırız. Rabbimiz yanımıza gelinceye dek biz buradan ayrılmaya­cağız. Rabbimiz gelince biz O’nu tanırız.” derler. Cenab-ı Allah, tanıdıkları bir surette onlara gelir ve “Ben Rabbinizim“der. Onlar da: “Evet, sen Rabbimizsin” der ve O’na tabi olurlar. Sırat köprüsü, cehennemin iki yaka­sının üzerine kurulur. Oradan ilk olarak ben ve ümmetim geçeriz. O gün pey-gamberlerden başkası konuşmaz. O gün peygamberler: “Allahım! Selâmet ver, selâmet ver.” diye duâ ederler. Cehennemde deve dikenini andıran kan­calar vardır. Siz deve dikenini gördünüz mü hiç?” Sahabiler: Evet, ya Rasu­lallah, diye cevap verince Rasûlullah (s.a.v.), sözünü şöyle sürdürdü: “İşte o kancalar deve dikeni gibidir. Yalnız ne kadar büyük olduklarını ancak Allah bilir. Amelleri sebebiyle insanlar kapılıp götürülürler. Kimi ameli sebebiyle heiâk olur; kimi ceza görür. Cenab-ı Allah kullar arasında yargılama işini tamamlayıpta cehennemliklerden bazılarını kendi rahmetiyle ateşten çıkarmak istediğinde; cehennemliklerden lâilahe diyenlerden, rahmetine mazhar kıl­mak istediklerinden ve Allah’a hiç bir şeyi ortak koşmayanlardan bazı kim­seleri ateşten çıkarmaları için meleklere emir verir. Melekler cehennemde onları secde izlerinden tanırlar. Ateş, Âdemoğlunun her tarafını yakar, secde yaparken yere gelen organlarını yakmaz. Melekler onları yanmış vaziyette cehennemden çıkarırlar. Üzerlerine hayat suyu dökülür. Bu nedenle onlar sel artığı köpüklerde yeşeren bitkiler gibi bitip yeşerirler. Cenab-ı Allah, kullar arasında yargılama işini tamamlar. Bir adam, yü­zü cehenneme yönelik olarak kalır. O, cehennemliklerin cennete en son gire­ni olacaktır. “Ya Rab! Yüzümü ateşten başka tarafa çevir. Kokusu beni ra­hatsız etti. Alevi beni yaktı.” der. Allah’ın dilediği şekilde Allah’a duâ eder. Sonra Allah ona: “Bu isteğini yerine getirirsem, benden başka bir istekte bu­lunmayacağından emin misin?” sorar. O da: “Senden başka bir istekte bulun­mayacağım.” der ve Rabbine, dilediği söz ve teminatları verir. Rabbi de onun yüzünü cehennemden başka tarafa çevirir. Cennet tarafına dönüp cenneti gö­rünce, Allahın dilediği kadar bir süre susar. Sonra “Ya Rab! Beni cennetin kapısına götür” der. Allah’ta ona şu karşılığı verir: “Sana verdiğimden başka bir şeyi benden istemeyeceğine dair bana söz ve teminatlar vermemiş miy­din? Yazıklar olsun sana ey Âdemoğlu! Sen ne kadar dönekmişsin!” Yine “Ey Rabbim! ” deyip duaya başlar. Nihayet Cenab-ı Allah ona: “Bunu sana verdiğim takdirde benden başka bir istekte bulunmayacağından emin misin?” diye sorar. O da: “Senin onur ve üstünlüğüne yemin ederim ki artık senden başka bir istekte bulunmayacağım.” der. Rabbine, dilediği söz ve teminatları verir. Rabbi de onu cennetin kapısına getirir. Cennetin kapısında durup ta cennet açılıp genişeyerek ona görünür ve o da cennetteki hayırları ve sevin­dirici şeyleri görünce, Allah’ın dilediği kadar bir süre susar. Sonra: “Ya Rab! Beni cennete koy.” der. Cenab-ı Allah ona: “Sana verdiğimden başka bir şe­yi benden istemeyeceğine dâir bana söz ve teminatlar vermemiş miydin?” di­ye sorar. O da: “Ey Rabbim! Senin en bahtsız kulun ben olmıyayım.” der ve Allah’a duâ etmeye devam eder. Nihayet Allah güler ve ona: “Cennete gir” der. O da cennete girer. Sonra Allah ona: “Dilekte bulun.“der. O da bazı di­lek ve isteklerde bulunur. Öyleki Allah ona “Şunu da, şunu da iste” der. Ar­tık dileyeceği bir şey kalmayınca Allah ona şöyle der: “Dileğin bir kat fazla­sıyla sana verildi.” Bu hadisin râvilerinden Ata b. Yezid dedi ki: Ebû Saîd el-Hudrî, bu hadisi bize nakletmekte olduğu esnada Ebû Hüreyre’nin yanında duruyordu. Ebû Hüreyre’nin söylediklerine itiraz etmiyordu. Ebû Hüreyre: “Allah o adama: ‘Dileğin bir kat fazlasıyla sana verildi’ der” deyince, Ebû Saîd: “Ey Ebû Hüreyre! O adama dileği on kat fazlasıyla verildi” dedi. Ebû Hüreyre ise: Ben “Dileğin bir kat fazlasıyla sana verildi” şeklinde ezberle­miştim bu hadisi, dedi. Ebû Saîd de: “Tanıklık ederim ki ben bu hadisi, Ra­sûlullah (s.a.v.)’den şu şekilde ezberlemişim: “Dileğin on kat fazlasıyla sana verildi.” Sözün sonunu Ebû Hüreyre şöyle bağladı: “İşte o adam, cennetlik­lerin, cennete en son girecek olanıdır.“ Bu hadisin bazı varyantlarında şu ifadelere rastlanmaktadır: “O adam cehennemden cennetin kapısına ancak üç aşamada ulaşabilir. Her aşamada bir ağacın altında oturur. O ağaçlardan her bir öncekinden daha güzeldir.” Buharî… Abdullah b. Mes’ud’dan rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöy­le buyurmuştur: “Doğrusu ben cehennemliklerin ateşten en son çıkacak olanını, cennetliklerin de cennete en son girecek olanını çok iyi biliyorum. Adamın biri sü­rünerek cehennemden çıkar, Cenab-ı Allah ona: “Git, cennete gir” der. Adam cennete gelir; oranın dolu olduğu hayalen kendisine görünür ve geri dönüp: “Ya Rab! Cennetin dolu olduğunu gördüm” der. Cenab-ı Allah ona: “Git, cennete gir. Sana dünya ve on kat fazlası kadar yer verildi.” der. Adam da şöyle der: “Sen bir hükümdar olduğun halde benimle alay mı ediyorsun (ve­ya bana gülüyor musun?!.” Ravi diyor ki: Böyle dediği esnada Rasûlullah (s.a.v.)’in, azı dişleri görünecek kadar güldüğünü gördüm.” İşte o adam, cen­netliklerin en düşük derecelisidir, deniyordu.” Müslim… Ebû Zer’den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyur­muştur: “Doğrusu ben, cennetliklerin cennete en son girecek olanını ve cehen­nemliklerin de cehennemden en son çıkacak olanım çok iyi biliyorum. Kıya­met gününde bir adam (hesap yerine) getirilir. Kendisine: “Falan günde fa­lan ve falanca işi yaptım. Falan günde şöyle ve şöyle bir şey yaptın mı?” di­ye sorulur. O da inkâr edemeyip “Evet…” der. O, büyük günahlarının kendi­sine gösterilmesinden korkar. Kendisine: “Her kötülüğünün yerine sana bir iyilik yazılmıştır” denir. O da: “Ya Rab! İşlediğim bazı fiilleri şurada (amel defterinde) göremiyorum! “der.” Râvi diyor ki: Böyle dediği esnada Rasûlul­lah (s.a.v.)’in, azı dişleri görününceye kadar güldüğünü gördüm.” Taberanî… Ebû Ümame’den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle bu­yurmuştur: “Cennete en son girecek olan adam, sırat köprüsü üzerinde babasından dayak yiyen çocuk gibi debelenen ve kaçmak isteyen ama kaçmasına ameli engel olan kimsedir. “Ya Rab! Beni cennete kavuştur ve cehennemden kur­tar” der. Cenab-ı Allah da ona şöyle der: “Ey kulum! Seni cehennemden kur­tarıp cennete koyarsam suçlarım ve günahlarını bana itiraf eder misin?” Kul: “Evet ey Rabbim. Senin izzetine yemin ederim ki; eğer beni cehennemden kurtarırsan, suçlarımı ve günahlarımı sana mutlaka itiraf ederim.” der. Köp­rüyü geçer. Kendi kendine: “Eğer suçlarımı ve günahlarımı itiraf edersem Allah beni mutlaka cehenneme geri gönderir” der. Allah’ta ona: “Suçlarını ve günahlarım itiraf etki senin için onları affedeyim ve seni cennete koya­yım” diye vahyeder. Kul: “Hayır, izzet ve üstünlüğüne yemin ederim ki; ben asla suç işlemedim ve hiç mi hiç günaha girmedim” der. Cenab-ı Allah, ona: “Ey kulum! Sana karşı benim ispatlayıcı kanıtım vardır.” diye vahyeder. Kul: “Ya Rab! Kanıtını bana göster” der. Cenab-ı Allah da cildini konuşturarak günahlarını itiraf ettirir. Kul bu durumu görünce: “Ya Rab! Senin onuruna yemin ederim ki; benim büyük günaharım vardır.” der. Cenab-ı Allah ona: “Ben bunu senden daha iyi biliyorum. Bu günahlarını itiraf et de seni affede­yim ve cennete koyayım.” diye vahyeder. Kul, günahlarını itiraf eder, Al­lah’ta onu cennete koyar.” Böyle derken Rasûlullah (s.a.v.), azı dişleri görününceye kadar güldü ve şöyle buyurdu: “Bu adam, cennetliklerin en küçük mertebelisidir. Ondan üst dereceli olanların durumu nasıldır? (Varın siz düşünün).” İmam Ahmed b. Hanbel. Enes b. Mâlik’ten rivayet etti ki; Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Doğrusu cehennemde bir kul bin yıl müddetle ‘Ya Hannân, ya Men-nan!‘ (Ey şefkati bol, ey lutfu ve nimeti bol Allahım!..) diye seslenir, Yüce Allah, Cibril’e: “Git, şu kulumu bana getir” der. Cibril gider, cehennemlik­lerin yüzü üstü yere kapanıp ağlamakta olduklarını görür; Rabbine dönüp du­rumu O’na haber verir. Cenab-ı Allah: “Onu bana getir. O, şöyle ve şöyle bir yerdedir.” der. Cibril onu getirir. Rabbinin durdurmasını emrettiği yerde dur­durur. Cenab-ı Allah ona: “Ey kulum! Mekânını ve istirahatgâhmı nasıl bul­dun?” diye sorar. Kul da: “Mekânım çok fena bir mekân; istirahatgahım da çok kötü bir istirahatgahtır” der. Cenab-ı Allah: “Onu geri (cehenneme) gö­türün!” deyince kul: “Beni cehennemden çıkardığında tekrar cehenneme göndereceğini senden ummamıştım” der. Bunun üzerine Cenab-ı Allah: “Kulumu rahat bırakın” diye emir verir.” İmam Ahmed b. Hanbel… Enes b. Mâlik’ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.av.) şöyle buyurmuştur: “Dört kişi (Sabit’in ifadesine göre iki kişi) cehennemden çıkarılıp Al­lah’ın huzuruna götürülürler. Sonra tekrar cehenneme gönderilmeleri emre­dilince onlardan biri dönüp: “Ya Rab! Beni cehennemden çıkardığında tek­rar geri göndereceğini ummamıştım” der. Böyle demesi üzerine Cenab-ı Al­lah onu cehennemden kurtarır.” Abdullah b. Mübarek… Ebû Hüreyre’den rivayet etti ki; Rasûlulah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cehenneme girenlerden iki kişinin çığlıkları şiddetlenir. Şanı yüce Rab: “Bunları cehennemden çıkarın” diye emreder. Çıkarılırar. Sânı yüce Rab, onlara: “Çığlığınız neden şiddetlendi?” diye sorar. Onlar: “Bize merha­met edesin diye böyle yaptık” deyince Aziz ve Celil olan Allah: “Rahmetim size şu şekilde tecelli edecektir: Cehenneme gideceksiniz!” der. Cehenneme gidince onlardan biri kendini cehenneme atar. Ama Cenab-ı Allah ateşi ona serin ve selâmet kılar. Diğeri ise kendini cehenneme atmaz. Cenab-ı Allah ona: “Seninde kendini arkadaşın gibi ateşe atmana engel olan nedir?” diye sorar. O da şu cevabı verir: “Ey Rabbim! Beni cehennemden çıkardıktan son­ra tekrar oraya göndermeyeceğini ummuştum.” Yüce Rab: “Umduğun sana verilecektir” der ve her ikisi de Aziz ve Celil olan Allah’ın rahmetiye cenne­te girerler.” Bilâl b. Sa’d, hutbesinde bunun devamını şöyle getirir; “… Doğrusu Cenab-ı Allah onlara, cehenneme geri dönmelerini emretti­ğinde onlardan biri, zincir ve prangalarına gidip onları açar. Diğeri duraksar. Cenab-ı Allah, ilkine: “Neden böyle yaptın?” diye sorunca şu cevabı verir: “Sana isyan edişimizin vebalinden korkarak kendimi acıklı azaba attım ki, senin gazabına ikinci maruz kalmıyayım.” Diğeri de şu cevâbı verir: “Beni cehennemden çıkardığında oraya tekrar göndermeyeceğine dair hüsnü zan-nım beni böyle davranmaya sevketti.” Cenab-ı Allah onlara merhamet eder ve ikisini de cennete koyar.” Kaynak : Ölüm ve Ötesi – İbni Kesir


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder