25 Ekim 2022 Salı

CİNLERDEN KUVVETÇE ÜSTÜN OLAN İFRİTLERE KARŞI VE MUSALLAT HALİNDE ETKİLİ NEBEVİ BİR DUA: (Ayrıca aşırı ve sebebsiz korku hallerinde de faydası büyüktür.) ***Nitekim gece yalnız kalmaktan korkar hâle gelen Hâlid b. Velîd'in sıkıntısını dinleyen Resûlullah (sav) kendisine cinlerden bir ifritin musallat olduğunu söylemiş ve şu duayı okumasını öğütlemiştir: “Gökten inen ve yerden yükselen şeylerin şerrinden, Yeryüzünde O"nun yaratıp yaydıklarının ve yerin altından çıkardıklarının şerrinden, Gece ve gündüzün fitnelerinden, Hayırlı şeylerin dışında, gece-gündüz aniden ortaya çıkan her türlü durumdan, Kerîm olan Yüce Allah"a ve hiçbir iyinin ve kötünün ulaşamayacağı Allah"ın yüce kelimelerine (sonsuz iradesine ve hükmüne) sığınırım, Ey Rahmân!” *** Bu hadisten öğrendiğimiz bir kaç husus şudur. Allah'ın kılıcı lakabını kazanmış bir sahabeye de musallat olabilmişlerdir. *** İfritler, cinni taifesinin kuvvetçe üstün ve musallat halinde tedavisi zahmetli ve çetin olan bireyleri. Zira Kuranda belkısın tahtını getirebilme gücüne sahip olduğunu öğreniyoruz. Yemen ile Kudüs 2250 km civarı ve yayan 2 aylık bir yol. Taht, som altından 5 tonun üzerinde bir ağırlıkta ve Süleyman peygamber daha makamından kalkmadan kısa bir sürede bunu getirecek. *** O tahtı getirmese de ifrit bu güce sahip olduğunu aynı ayetin içinde 3 kere peş peşe vurguluyor. Ayrıca bu hususta kuvvetliyim manasındaki (kaviyyun) kelimesini de pekiştirmek için (LE) harfi (kaviyyun) a eklenmiştir. Ayet şu: Cinlerden bir ifrit, “Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter, ben güvenilir biriyim” dedi. (Neml 39) "Getiririm demesi gücüm yeter demesi güvenilir biriyim yani dediysem yaparım güvenebilirsiniz demesi." DUA BUDUR: أعوذ بوجه الله الكريم وكلماته التامات التي لا يجاوزهن بر ولا فاجر من شر ما ينزل من السماء وما يعرج فيها ومن شر ما ذرأ في الارض وما يخرج منها ومن فتن الليل والنهار ومن شر طوارق الليل والنهار إلا طارقا يطرق بخير يا رحمن (Euzü bivechillahil Kerim. Ve kelimatillahittaammaatil leti La yücavizühünne berrun ve la facirun min şerri ma yenzilü mines Semai ve ma ya'rucu fihe ve min şerri ma zerae fil ardı ve ma yahrucu minhe ve min fitenil Leyli ven Nehari ve min şerri Tavarigalleyli ven Nehari illa Tarigan yetrugu bi hayrin YA RAHMAN (Bu ismi 3 defa tekrar edin.) duanın kaynağı: hadistir. İbn Ebû Şeybe, Musannef, Tıb, 28 bir kaç kelime farkıyla aynı dua Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ, VI, 237 de de geçer. Ayrıca Hafiz Abderi (rahimehullah) şöyle demiştir: "Kim bunu okursa, cinlerin yuvasına bile girse Allah'ın izniyle onu incitemezler.

 










SALEBE'YE YAZIK OLDU...
Medine halkından Salebe, Peygamber Mescidi'ne aralıksız giderdi. Öyle ki, Peygamberimiz (s.a.v) ona, "Mescidin Güvercini" lakabını vermişti.
İbadete de öylesine hevesli ve meraklı idi ki, güneşte ısınmış kızgın taşların ve toprağın üzerine çokça secde ettiği için alnı nasır tutmuştu. Ne var ki, bir ara nefsinin ve şeytanın verdiği telkine uyarak ne pahasına olursa olsun zengin olma hevesine kapıldı. Hatta hayırlı ise olsun bile demiyor, sadece zengin olmayı kafasına koymuş bulunuyordu.
Bu yüzden tam üç defa Efendimiz (asm) Hazretlerine müracaat ederek zengin olmak için dua istemişti.
- Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, beni zengin ederse fakirin hakkını fazlasıyla da veririm, diyecek kadar da teminat vermişti.
Efendimiz (asm) Hazretleri ise “Şükrünü yaptığın az mal, şükrünü yapamadığın çok maldan hayırlıdır!” sözleriyle ikazda bulunmuşsa da ısrarını sürdüren Salebe’nin istediği duayı nihayet yapmış:
"Salebe’ye istediği malı ver ya Rab!" diye niyazda bulunmuştu.
O sıralarda koyun alan Salebe’nin sürüsü kısa zamanda öylesine çoğaldı ki, camiden çıkmayan Salebe, artık cumaya dahi gelemiyor, çölde sürüsünün peşinde sürüklenip gidiyordu.
Efendimiz (asm) artık camide görünmeyen Salebe’yi soruyor: “Çölde koyunlarının peşinde dolaşıyor.” denince de: “Yazık oldu Salebe’ye.” diye hayıflanıyordu.
Zekat ayetleri geldikten sonra Efendimiz (asm) servet sahiplerine zekat memurları gönderdi. Fakirlerin haklarını alıp hazineye getirecekler, oradan da muhtaçlara taksim edilecekti. Salebe’ye de zekat memuru gönderdi. Onu çölde sürüsünün peşinde bulan zekat memurları anlattılar.
"Malı çok olanların, kırkta birini yoksulun hakkı olarak ayırıp vermesi gerekiyor. Biz bunu alıp götürmek üzere geldik."
Salebe, servet sahibi olduktan sonra değişmişti. Öyle her isteyene mal verecek kadar da ürkek biri değildi artık. Nitekim zekat memurlarına ağızlarının payını vermekte(!) çekinmedi:
"Çölde aç susuz dolaşarak kazanan benim. Size ne oluyor ki gelip benden haraç istiyorsunuz? Bu sizin istediğiniz haraçtan başka bir şey değildir." diyerek, Resulüllah (asm)’ın gönderdiği zekat memurlarını eli boş çevirdi.
Salebe’nin zekat memurlarını reddini duyan Resulüllah (asm) Hazretleri:
"Yazık oldu Salebe’ye!" diye üzüntüsünü tekrarladı.
Bu olay üzerine Tevbe Sûresi’ndeki ayetler geldi:
"Münafıklardan bazıları da mal mülk verip zengin ettiği takdirde Allah’a daha çok itaat edip, fakirlere daha çok yardım edeceklerine söz verirler de Allah onlara istediklerini ihsan edince verdikleri sözleri unuturlar, cimrilik edip yoksulun hakkını vermezler!" (Tevbe,75-76)
Ayetler, verdiği sözünde durmayarak yoksulun hakkını vermeyen Salebe’nin münafıklar sınıfına geçtiğini işaretliyordu. Bunu üzüntü ile anlayan bir yakını, gidip derhal zekatını vermesini, yoksa gelen ayetlerle münafıklardan biri olarak damgalanmış olacağını hatırlattı. Akrabasının bu zorlaması üzerine zekatını alıp Medine’ye gelen Salebe, Resulüllah Hazretleri’ne (asm) istenen yardımı getirdiğini ifade etti. Ancak Resulüllah üzüntülü bir eda ile:
"Senin yardımını alamam artık Salebe, malınla geldiğin yere dön!" buyurdu.
Resulüllah’ın (sas) ahirete teşrifinden sonra Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer’e de sırasıyla müracaat eden Salebe, malının zekatını getirmişti ama:
- "Resulüllah’ın kabul etmediğini biz de kabul edemeyiz." diyerek, zoraki bir duyguyla getirdiği yardımını halifeler de almadılar.
Nihayet Hazret-i Osman (ra) zamanında, son nefeslerini verdiği sıralarda Salebe’nin kulaklarında Resulüllah’ın yaptığı ikazlar yankılanıyordu:
"Şükrünü yaptığın az mal, şükrünü yapamadığın çok maldan hayırlıdır!"
Ama vakit çok geçti. Salebe zekatını gönül arzusuyla vermeyen cimri zenginlere ibret olacak bir örneği teşkil edecekti artık, tarih boyunca.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder