23 Haziran 2022 Perşembe

SON NEFESTE ALLAH TEÂLÂ'YA HÜSNÜ ZAN BESLEMEK..!!

 SON NEFESTE ALLAH TEÂLÂ'YA HÜSNÜ ZAN BESLEMEK..!!


Allah Teâlâ buyurur ki:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِه۪ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ
"Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkmak gerekiyorsa öyle korkup gerektiği gibi sakının ve kesinlikle müslüman olarak can verin"!
( Al'i İmran 102)

Fudayl b. İyâd(rahmetullahi aleyh) hazretlerinin bildirdiğine göre âyette geçen "...Ancak O'na teslim olmuş, müslüman olarak can verin'" sözünden, Allah hakkında hüsnüzanda bulunarak ölmek kastedilmiştir.

Mü’minin dâimâ Cenâb-ı Hakk’a karşı hüsn-i zan içerisinde bulunması gerektiğidir. Nitekim Câbir bin Abdullah -radıyallâhu anhumâ- şöyle buyurur:

“Vefâtından üç gün evvel Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şöyle buyurduklarını işittim:

«Her biriniz (başka şekilde değil) ancak Allâh’a karşı hüsnüzan ederek ölsün!»” (Müslim, Cennet, 82; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 12-13/3113)

Zira hadîs-i kudsîde buyrulduğu üzere Cenâb-ı Hak:

“Ben, kulumun zannı üzereyim. Beni zikrettiği (her) yerde, onunlayım (yani rahmet ve yardımım onunla beraberdir).” buyurmaktadır. (Buhârî, Tevhîd, 15, 35; Müslim, Tevbe, 1)

Kişi nasıl öleceğini bilmez ümidi vardır fakat garantisi yoktur. Müslüman ancak Allah Teâlâ'nın rahmetiyle son nefeste imanını kurtarır ve rahmetle cennet ve camale kavuşur. Ancak cehennem ise kişinin amelleri neticesidir..

Muhammed Mâsûm Fârukî(kuddise sırruh) Hazretleri de şöyle buyurmuştur:

“Son nefes korkusu öyle bir nîmettir ki, bütün Hak dostları bu derde giriftâr olmuşlardır.”

Nitekim bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur:

“Bir kimse uzun zaman Cennetliklerin amelini işler, sonra ameli Cehennemliklerin ameliyle sona erdirilir. Bir kimse de uzun zaman Cehennemliklerin amelini işler, sonra ameli Cennetliklerin ameliyle hitâma erdirilir".(Müslim, Kader, 11)

Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz çoğu zaman bu son nefeste istikamet üzere daim olmak için şu duayı ojur ve tavsiye ederdi:

“Ey kalpleri hâlden hâle çeviren Allâh’ım! Benim kalbimi dîninde sâbit kıl!” diye duâ ederlerdi.

Hattâ Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- kendisine:

“‒Yâ Rasûlâllah! Biz Sana ve Sen’in getirdiğin dîne inandık. Yoksa bizim îmânımızın değişeceğinden mi korkuyorsunuz?” diye sorduğunda Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“‒Evet, kalpler Allâh’ın iki parmağı arasındadır. Onları dilediği gibi evirip çevirir.” buyurmuşlardır. (Tirmizî, Kader, 7/2140)

Hâce Ubeydullah Ahrâr Hazretleri şöyle nakleder:

“Bir aziz zât, dünyadan ayrıldıktan sonra Bahâüddîn Nakşibend(kuddise sırruh) Hazretlerini rüyasında görmüş ve ona:

«–Ebedî kurtuluşumuz için ne yapalım?» diye sormuş. Hâce Hazretleri şu cevâbı vermiş:

«–Son nefeste neyle meşgul olmak gerekiyorsa onunla meşgul olun!» Yani, son nefeste nasıl ki tamamen Hak Teâlâ’yı düşünmeniz lâzımsa, hayatınız boyunca da o şekilde uyanık olunuz!” (Reşahat s. 130)

İman bir süreçtir. Sebat ve istikamet imanın gereklerindendir. Allah'ın bizden istediği yalnız iman etmek değildir; imanla ölmektir. Yani son nefeste iman sahibi olarak gitmektir.

Onun için ömrümüzün sonuna kadar korku ve ümit arasında yaşamak gerekir. Yani imansız gitmekten korkmak ve son nefes için Allah Teâlâ'ya hüsnü zan beslemek. Aynı zamanda istikamet üzerine yaşayıp istikamet üzerine ölmeyi dilemek..

Allah Teâlâ sizleri, bizleri, nefsimizi, neslimizi ve Ümmeti Muhammed'i son nefes dahil istikametten ayırmasın..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder