MUHARREM’İN BİRİ İLE ONU ARASINDAKİ NAMAZ
Muharrem ayının 1’i ile 10’u arasında bir defa olmak üzere, 2 rekâtte bir selam vererek, 6 rekât namaz kılınır.
Bu namaz, akşamla yatsı arasında kılınabileceği gibi, bu vakitte kılınamadığı takdirde yatsıdan sonra da kılınabilir. Namaza şöyle niyet edilir:
“Niyet eyledim yâ Rabbi senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Herhangi bir komşumun ve din kardeşimin veya herhangi bir kimsenin bana hakkı geçmiş ise bu hakkın ödenmesi için. Allâhü Ekber...”
1. Rekâtte: 1 Fâtiha-i şerîfe, 1 Âyetü’l-Kürsî, 11 İhlâs.
2. Rekâtte: 1 Fâtiha-i şerîfe, 10 İhlâs-ı şerîf.
3. Rekâtte: 1 Fâtiha, 1 Elhâkümü’t-tekâsür, 11 İhlâs.
4. Rekâtte: 1 Fâtiha-i şerîfe, 10 İhlâs-ı şerîf.
5. Rekâtte: 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 11 İhlâs-ı şerîf.
6. Rekâtte: 1 Fâtiha-i şerîfe, 10 İhlâs-ı şerîf okunur. Namazdan sonra dua edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neş.)
AMEL HUSUSUNDA ÇOBAN GİBİ OLMALI
Hikmet sahibi bir zât şöyle dedi: “Amel işleyen kimse, amelindeki edebi, koyun çobanından almalıdır.”
“Bu nasıl olur?” diye sorulunca şöyle cevap verdi:
“Çoban, koyunların yanında namazını kılınca, koyunların kendisini methetmesini, övmesini beklemez. İşte bunun gibi amel işleyen kişi de insanların bakmasına, görmesine itibar etmemeli, insanların yanında da tek başına kaldığında da ancak Allah rızası için amel etmeli; insanların, kendisini övmelerini asla beklememelidir.”
KÖTÜ SONDAN KORKMANIN SEBEPLERİ
Herkesin korktuğu kötü son, ölüm zamanında imanın alınması demek, yani imansız gitmektir. Bunun birçok sebepleri var.
Burada iki tanesini açıklayacağız:
1- Bozuk bir bid’ate inanmak ve ömrünü bu inanç üzeri geçirmek. Böyleleri yanlış yolda olabileceklerini düşünmezler. ölüm yaklaştığında gözleri açılıp gerçeği anlayınca, diğer inançlarında da şüpheye düşebilir. Zira inancına güveni kalmaz.
2- İmanın alınmasının ikinci sebebi, aslında imanının zayıf olması, dünya sevgisine fazla kapıldığı için, Allah sevgisinin mağlup olmasıdır.
Kalbinde Allah ‘ın sevgisi her çeşit sevgiden daha kuvvetli olan kimse, ölüm zamanı geldiğinde sevgilisini görme anının geldiğini anlar, ölümü hakir görmez. Allah sevgisi daha da artar, dünya sevgisi tamamen yok olur.
Bu imanla gitmenin belirtisidir.
Kötü sondan uzak olmak isteyen şunlara dikkat etmelidir:
a) Bid’at ten uzak olmalıdır.
b) Kur’an ve hadise kesin olarak inanmalı, anlamadığı şeyler olsa bile inançsızlık göstermemelidir.
c) Dünya sevgisini azaltıp, Allah sevgisini çoğaltmaya çalışmalıdır. Bu da şeriata uymakla olur.
d) Dünyayı sevenlerle değil, Allah’ı sevenlerle kalkıp oturmalıdır.
En büyük tehlike dünya sevgisidir. Dünya sevgisine kapılan için tehlike çanları çalmaya başlamıştır.
Yüce Allah buyuruyor ki:
“Ey Muhammed, göç etmeyenlere de ki, eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz, elinize geçirdiğiniz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz alış -veriş , hoş landığınız evler, size, Allah’tan, onun peygamberinden ve onun yolunda savaşmaktan daha sevgili ise artık Allah ‘ın emri (azabı) gelinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunudoğru yola sevketmez.”
Tevbe Suresi, Ayet: 24
Kaynak : Kimyay-ı Saadet – İmam Gazali
Ebû Cehil’in Elindeki Taşlar
Bir gün Ebû Cehil, Peygamber Efendimiz’i denemek istedi. Avucunun içine taş parçaları saklayarak Peygamberimiz’in yanına gitti.
”Göklerin sırrından haberin varsa ve gerçekten peygamber isen, bil bakalım avucumda gizlediklerim nedir?” diye sordu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurdu: ”Elindekilerin ne olduğunu ben mi söyleyeyim? Yoksa hak peygamber olduğumu avucunda sakladıkların mı söylesin?’‘
Ebû Cehil, ”İkinci teklifin mümkün değil, olamaz’‘ dedi. Peygamber Efedimiz,
”Allah’ın kudreti, daha da ötesine kadirdir” buyurduğunda Ebû Cehil’in elindeki taşlar kelime-i şehadet getirmeye başladılar. Her bir taş ”lâ ilâhe illallah, Muhammeden Resûlullah” dedi.
Ebû Cehil taşlardan bu sözleri duyunca öfkeyle onları yere attı.
.
Kaynak : Mesnevide Geçen Hikayeler
Yemek Yemenin Hükmü?
Furû’da (Fıkıh’da) buyuruldu: Muhakkak ki yemek (dört kısımdır:)
1- Farz,
2- Me’cûr (sevap olan yemek),
3- Mubah,
4- Haram.
Farz olan yemek, kişinin nefsini helâktan korumak (telef olmayı defetmesi için yemesi farz) olur.
Sevap olan yemek, kişinin oruç tutmak ve ayakta namaz kılmak (Allah yolunda cihâd etmek ve daha fazla ibâdeti kuvvet olsun niyetiyle yemek yemesi üzerine me’cûr olur) sevap alır.
Mubah olan yemek, kuvvetinin tam artması için kişinin doyuncaya kadar yemek yemesi ise mubahtır.
Haram olan yemek, kişinin doyduktan sonra yemek yemeğe devam etmesidir. Ancak,
1 –Yarının orucunda kuvvetinin olması kastı,
2- Misafirinin utanmaması (için doyduğu) halde yemeğe devam edebilir…
Sa’dî (k.s.) buyurdular:
Azığını az alarak ye!
Eğer insan isen…
Azlığı ve çokluğu, açlığı ve tokluğu bilmeyen hayvanlar gibi yeme?
Karnın tok iken yeme!
Sen insan mısın yoksa hayvan mısın?
(Yani böyle çok yemek yiyorsun, hayvan cinsinden misin yoksa câmidât olan bir küp müsün?
Tenlerini besleyenler, yani çok yiyiciler,
O şeydir ki.
Karnı dolu olan marifetten hâli olur..
Şişman Âlim Sevilmez
İmâm Sahavî (r.h.), “el-Makâsıdü’l-Hasene” isimli kitabında buyurdular:
Hadis-i şerifte buyuruldu:
-“Muhakkak ki Allâhü Teâlâ hazretleri, şişman âlimi sevmez (kerih görür.’.”
Tevrat’ta şöyle buyuruldu:
-“Muhakkak ki Aliâhü Teâlâ hazretleri, şişman âlimden buğz eder.“
Bostân-ı Sa’dî-yi Şirâzîs, Ne güzel buyurmuşlar:
“Kimin himmeti (bütün gaygısı karın) boşluğuna giren şey olursa; 0 kişinin bütün kıymeti de (karnın) boşluğundan çıkan şey olur…
İsmail Hakkı Bursevi (k. S.) Ruhu’l –Beyan Tefsiri:7/604-605
Mürşid-i Kâmiller..
Evliyadan irşâd sahibi (Mürşid-i Kâmiller, Kur’ân-ı kerimi öğretmede Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin sünneti üzerine yürüdüler….)
Kur’ân-ı kerimi öğretmek ve dinî irşâd için ücret almak caiz değildir. Çünkü ücret dünyalıktır. Ahiret ehli olanların dünyaya emel beslemeleri ve dünya malına tama etmeleri asla caiz değildir. Ehlüllah’a da asla da caiz değildir….
Dinî hizmetler, mutlak olarak bütün garaz ve maksatlardan mücerred bir halde (sadece Allâhü Teâlâ hazretlerinin rızâsı için) olmalıdır
Ehlüllah, Kur’ân-ı kerime hizmet edenlerdir.
Enes (r.a.) hazretlerinden rivayet olundu. Buyurdular. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdu:
-“Muhakkak ki insanlardan, Allâhü Teâlâ hazretlerinin ehli olan bazı kişiler vardır” Buyurdu: denildi ki:
-“Ya Resûlalfah (s.a.v.)! Onlar kimlerdir? Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdu: -“Kur’ân ehli. onlar Allâhü Teâlâ hazretlerinin ehlidirler ve Allâhü Teâlâ’nın has kullarıdırlar”
Müsned-i Ahmed: 11844,
Kaynak ( Dipnot ):İsmail Hakkı Bursevi (k. S.) Ruhu’l –Beyan Tefsiri: 7/587
Bizim bu alemde bir tek işimiz var. O da yavrularımızın kalblerine Allah (c.c) ve peygamber (s.a.v) sevgisi ile iman ve İslam nurunu yerleştirmektir.
Zalimlere hürmetle de olsa meyletmeyiniz. Az bir şekilde bile olsa anmayınız. Zalimin olduğu yerde adalet bulunmaz. "Meyletmeyin" ifadesi hafifçe de olsa kalben meyletmemektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder