GÜZEL AHLAKIMIZ İNSANLARIN HİDAYETİNE VESİLE OLABİLİR
Silsile-i Sâdât’tan Hâce Abdülhâlık el-Gucdüvânî (k.s.) Hazretlerinin müridlerinden biri şöyle anlatmıştır:
“Bir gün Nesef isimli yerde birisi ile kavga ettim. Kavga ettiğim kişi benden çok incindi. Bir müddet sonra Buhârâ’ya gidip Hâce Hazretlerini ziyaret ettim, bana hiç iltifat etmediler. Çok kimseleri vasıta kıldım, çok yalvardım bir faydası olmadı. Buyurdular ki:
‘Benim Nesef’e gitmem gerek. İncittiğin kimseden özür dileyip hatırını hoş etmedikçe seni sohbetimize kabul etmeyiz.’
Ondan sonra ümitsiz bir hâlde Nesef’e döndüm ve hep Hâce Hazretlerinin teşrif buyurmasını bekledim.
Bir gün Hâce Hazretleri Nesef’i teşrif edip, doğrudan kavga ettiğim kişinin evine gittiler. Ondan özür dilediler ve ‘O kusur dervişin değil aslında bizim kusurumuz, sen onu affeyle.’ buyurdular. O kişi, Hâce Hazretlerinin böyle özür dilediğini görünce hâli değişti ve kendinden geçti. Sonra kendine gelip çok ağladı. Benim kusurumu affetti. Hattâ sonra, kendisi benden özür dilemeye başladı. Hâce Hazretlerine bağlanıp, müridlerinden oldu. Hâce Abdülhâlık el-Gucdüvânî (k.s.) Hazretlerinin bu güzel ahlâkını işitenler, ona muhabbet edip saadete erdiler.
BALCI MI SİRKECİ Mİ?
Bir balcı, dükkânını en nefis ballarla doldurduğu hâlde hiç bal satamaz, bu yüzden kazancı günden güne azalırmış. Bir gün, ârif birine bu hâlini anlatmış:
“Dükkânımda en nefis balları bulundurduğum hâlde gelen müşteriler ballarımı beğenmeyip başka dükkânlara bal almaya gidiyorlar. Hâlbuki benim sattığım balların, o ballardan daha kaliteli olduğunu biliyorum. Bunun sebebi nedir?” O zât gülerek demiş ki:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder