28 Mart 2021 Pazar

KABİRDEKİ MÜMİN VE KÂFİR Enes bin Mâlik radıyallâhü anh’ın naklettiği bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, kabir sualini şöyle haber vermiştir:


Kul kabrine konulup, yakınları da arkalarını dönüp gidince -ki bu esnada kabirdeki kişi, dönüp giden insanların ayak seslerini işitir- yanına iki melek gelir. Onu oturtup, “Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem diye bilinen o zât hakkında ne dersin?” diye sorarlar. Mümin kimse bu soruya, “Ben şehâdet ederim ki o, Allâh’ın kulu ve Resûlü’dür!” diye cevap verir. Ona, “(Şehâdet etmeseydin) Cehennem’deki (götürülecek olduğun) yerine bak! (Bu şehâdetin sebebiyle) Allâhü Teâlâ orayı senin için Cennet’teki bir mekân ile değiştirdi.” denilir. (Kabirdeki kişi bakar ve) her ikisini de görür. Eğer ölen kimse kâfir veya münâfık ise (meleklerin sorusuna), “Bilmiyorum. Diğer insanlar ne diyorsa ben de onlar gibi söylüyordum!” diye cevap verir. Kendisine, “Öğrenmedin, anlamadın, bir bilenin peşinden de gitmedin!” denilir. Sonra kafasına demirden bir çekiç ile vurulur. Bu darbenin acısıyla öyle bir çığlık atar ki, sesini (insan ve cinlerden ibaret olan) iki âlem haricinde, etrafındaki her şey işitir. Bu hadîs-i şerîfi nakleden râvîlerden Katâde (rah.) der ki: “Bize nakledildiğine göre; sorulara doğru cevap veren mümine, kabri yetmiş zirâ genişletilir ve taze nimetlerle doldurulur. Yeniden dirilinceye kadar böyle lütuf ve ihsanlar içinde bulunur.” (Müttefekun aleyh; Sahîh-i Buhâri ve Sahîh-i Müslim)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder