................Yezid’e lânet meselesi, Kerbelâ Hadisesinin yaşanmasından bu güne kadar gündemde kalan ve âlimler arasında çeşitli ihtilaflara sebep olan bir meseledir. Şia, Kerbela Hadisesinden sorumlu tuttukları Yezid ve taraftarlarına lanet okumakla kalmamış, bu hususta haddi aşarak Yezid’in babası Hz. Muâviye’ye (r.a.) ve Emevîlerin tamamına hatta Sahâbe-i Kiramın birçoğuna lânete devam etmişlerdir. Ehli Sünnet âlimleri ise bu hususta, kat’i surette işlediği tespit edilmeden bir Müslümana büyük günah isnat etmenin caiz olmadığını, ayrıca bir Müslümanın bazı masiyetleri irtikâb etmekle kâfir olmayacağını ifade ederek, Yezid’e laneti caiz görmemişlerdir. Burada ‘lanet’ ile alakalı bazı malumattan bahsetmek, meseleyi daha iyi anlamak ve izah edebilmek açısından önemlidir. Lanet Lügatte “kovmak, uzaklaştırmak, iyilik ve faydadan mahrum bırakmak” manasındaki (la‘n) mastarından müştak bir isim olup, ıstılahta ise Allah'ın af ve merhametinden uzak bırakılmayı ifade eder. Aynı mastardan müştak olan mel'ûn ve Iaîn kelimeleri “kovulmuş" manasına gelir. İslâm öncesi Hicaz-Arap toplumunda ailenin veya kabilenin dışına atılmış kişiye laîn denilirdi. Allah’ın rahmetinden uzaklaştırıldığı için şeytan laîn veya mel’ûn olarak da anılır. Lânetleme Allah tarafından olursa “dünyada iyilik ve hidayetten, ahirette lütuf ve merhametten mahrum bırakma”, insan tarafından olursa “küfür, sövme, hakaret, beddua” manalarına gelir. (Lisânü’l- Arab, “la'n” md. Kamus Tercümesi, IV, 750-752
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder